Her yıl 24 Kasım’da Öğretmenler Günü kutlanıyor.

Yarın Öğretmenler Günü…

Yine öğretmenlere methiyeler düzelecek, yine öve öve göklere çıkarılacak. Öğretmenlerin emeklerinin ödenemeyeceği vurgusu yapılacak.

Hatta birkaç gün öncesinden yapılmaya başlandı bile…

Çok iyi hatırlarsınız ki geçen yıl da aynı şeyler tekrarlanmıştı…

Bir yıl geçti aradan, öğretmenlerin sorunlarında zerre kadar azalma oldu mu?

Azalma şöyle dursun, her geçen gün yeni sorunlarla boğuşuyorlar.

Öğretmenlerin köklü sorunları duruyor; öğretmenler arasındaki ayrımcılık devam ediyor.

Öğretmen açığı had safhada… Ama kadrolu öğretmen atanmıyor, çakılı kadro olarak sözleşmeli öğretmenler göreve başlatılıyor. Sözleşmeli öğretmenler de yetmiyor, bu kez ücretli öğretmenler görevlendiriliyor.

Aynı işi yapıyorlar, aynı sınıflarda derse giriyorlar ama statüleri ve aldıkları maaşlar çok farklı…

Düşünün ücretli öğretmenlere asgari ücretin altında maaş veriliyor.

Çocuklarımız emanet ettiğimiz öğretmenler ne yazık ki yerlerde süründürülüyor.

Şimdi uzaktan eğitim tekrar başladı.

Öğretmenlerin bilgisayarı, interneti var mı diye soran oluyor mu?

Öğretmenlerin de okula devam eden çocukları var, bilgisayarla çocukları uzaktan ders görüyor…

Hiç düşünülüyor mu öğretmen nasıl dersini anlatacak?

Birçoğu ders anlatmak için yeni bilgisayar almak zorunda kalıyor.

Maddi boyutu bir tarafa, öğretmenlerin saygınlığı yerle bir edildi.

Sosyal medyadan siyasetçisine kadar sürekli öğretmenlerin hiç iş yapmadan para kazandıkları algısı oluşturulmaya çalışılıyor.

Düşünün ki, Milli Eğitim Bakanı bile öğretmen maaşları yüzünden eğitime yatırım yapılamadığından bahsetti; anlayacağınız öğretmenlere çok para ödenmesinden yakındı!

Bu kadar eleştirilen, bu kadar toplumun önüne atılan öğretmenin saygınlığı kalır mı?

Daha da kötüsü, öğretmenler en küçük bir olayda bile şikayet ediliyor, ancak öğrencilerle ilgili disiplin kuralları işletilmiyor.

Öğrencilerde, “Ne yaparsa yapayım, başıma bir şey gelmez, nasılsa okulu bitiririm” algısı oluştu. Birçoğu öğretmenleri saymıyor, okulda kural tanımıyor.

Birkaç gün önce sarıkla derse giren öğrenciler, öğretmenin üzerine yürüyüp, hakaret etmedi mi?

Sarığa gösterdiği saygıyı öğretmeninden esirgeyen bu kafa yapısı ile bir yere varılamaz…

Ekonomik sorunlar ve yasal alt yapı belki bir anda çözülemez…

Ancak öğretmenlerin saygınlığını artırmalıyız…

24 Kasım’da öğretmenlere gösterdiğimiz saygı ve hürmeti bütün yıla yayarsak sorunlar daha çabuk aşılır…

*****

Üç altın öğüt

Hikaye bu ya, avcının yakaladığı küçük kuş birden konuşmaya başladı:

- Ben minicik bir kuşum. Etim, dişinin kovuğunu bile doldurmaz. Eğer serbest bırakırsan işine yarayacak üç öğüt veririm. Dinle, birinci öğüdüm şu; “Olmayacak bir söz duyarsan, asla inanma!”

Avcı şaşırmıştı. İkinci öğüdü isteyince küçük kuş:

- Beni bırak, ikinci öğüdümü şu damın üstünde vereceğim.

Avcı kuşu bıraktı. Bir lahzada dama konan kuş:

- Dinle beni, geçip gitmiş şeyler için asla üzülme. Olan olmuş, biten bitmiştir çünkü. Bak, benim karnımda on dirhem ağırlığında bir inci vardı. Çok kıymetli bir inciydi bu. Ne yazık ki elinden kaçırdın...

Avcı daha çok şaşırmış, kuşu serbest bıraktığına pişman olmuştu. Ah vah etmeye, saçını başını yolmaya başladı.

Kuş:

- Ne oldu? Niçin dövünüp duruyorsun? Ben sana olmayacak söze asla inanma dememiş miydim? Sen karnımda inci olduğunu duyunca bu öğüdü hemen unuttun. Kendisi üç dirhem gelmeyen kuşun karnında on dirhemlik inci olur mu hiç? Üstelik ikinci öğüdümü de unutmuşa benziyorsun. Hani elden kaçırdığın şeyler için asla üzülmeyecektin!

Avcı utanmış başını yere eğmişti.

- Üçüncü öğüdünü ver bari diye inledi.

Küçük kuş damdan kalkıp yüksekçe bir ağacın dalına kondu ve oradan gökyüzünün boşluğuna doğru süzülürken şöyle bağırdı:

- Behey sersem avcı, sen verdiğim ilk iki öğüdü tuttun mu ki üçüncüsünü istiyorsun?

*****

TEBESSÜM

Teneffüs

Okulun ilk haftasıdır. Öğretmen, bahçede topladığı birinci sınıf öğrencilerine okul kurallarını anlatır. Okulun kantinini, lavaboları, okul bahçesini gösterir; ardından öğrencilerini sınıfa çıkarır. Kısa bir süre sonra teneffüs zili çalar.

Öğretmen:

- Hadi bakalım çocuklar, teneffüse!

Öğrenciler koşarak dışarı çıkarlar ve bir süre sonra bir öğrenci yorulmuş bir şekilde öğretmeninin yanına gelir:

- Öğretmenim bulamadık.

- Neyi bulamadınız oğlum?

- Teneffüsü öğretmenim.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Öğretmenlik mesleklerin en az kazanç getireni fakat insanı en çok ödüllendirenidir.

Henry Van Dyke