İstanbul Eyüp’te Iraklı bir genç, Özel Okul Müdürü İbrahim Oktugan’ı öldürünce Türkiye ayağa kalktı. Öğretmenler haklı olarak iş bırakma eylemi yaptı. Öğretmenlere şiddete karşı yeni yasal düzenleme yapılacağı açıklandı.

Geç kalmadınız mı?

Yasadışı göçmenler, daha açık ifade ile kim olduğu bilinmeyen, kayıt altına alınmayan yabancılar tarafından ülkenin sessizce işgal edilmesine karış tedbir almak bugüne kadar niçin aklınıza gelmedi?

Gerçi tedbir alacakları da meçhul…

Çünkü sadece öğretmenlere yönelik şiddete karşı bir ses yükseldi…

Iraklı bir genç silah belinde, elini kolunu sallayarak müdürün odasına nasıl girebiliyor, nasıl oluyor da bir eğitimciye kurşun yağdırabiliyor kısmını hiç konuşmuyoruz.

Bir öğretmenin, öğrenci bile olmayan 17 yaşındaki bir yabancı tarafından öldürülmesi korkunç bir durumdur…

Daha da korkunç olanı bugüne kadar bu konuda hiçbir tedbir alınmaması ve olayın bu boyutunun görmezden gelinmesidir.

Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 1 milyon 6 bin 21 yabancı uyruklu öğrenci okuyor.

Yabancı uyruklu olup da Türk vatandaşlığına geçirilenlerin çocukları da Türk vatandaşı sayıldığı için bu sayıya dahil değil.

Kayıt dışı olanlar da eklenince korkunç boyutu siz düşünün…

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki bazı sınıflarda ve okullarda, yabancı öğrencilerin sayısı Türk öğrencileri geçti.

Ne yazık ki, azınlıkta kalan Türk öğrenciler okulu ve bölgeyi terk ediyor.

Birkaç zaman sonra hiç Türk öğrencisi olmayan okullarla karşılaşırsak şaşırmayalım.

Sorun sadece yabancı öğrencilerin çok olması değildir, yabancıların sessiz işgali başlı başına güvenlik sorunudur.

Basit gibi görünen ama bizi bekleyen tehlikeyi anlatan iki örnek olay anlatayım.

İstanbul’un göbeğinde Merter’de bir vatandaş, yabancı kimlik numarası da olan yani resmi ikamet izni bulunan Iraklı bir aileye evini kiralıyor. Uzun süre kirasını alamayınca icra takibi başlatıyor. Süresinde kira ödenmeyince icra mahkemesinde tahliye davası açıyor. Mahkeme kira ödenmediği için tahliyesine karar veriyor. Tahliye için icra memurları ile Iraklı kiracının kapısına gidiliyor. Iraklı kiracı, icra memurlarına ve ev sahibinin avukatına, “Ben mahkeme kararını tanımam, kimse beni buradan çıkaramaz” diye meydan okuyor.

Usulen 20 gün süre veriliyor. Yine çıkmıyor. Bu kez emniyet güçleri ile gidiliyor ve kiracı polis zorunla evden çıkarılabiliyor.

Ev sahibi kira parasını halen alamadı. Çünkü Iraklı kiracının işi yok, banka hesabı yok, üzerinde taşınmaz yok, araba yok. Kısaca parayı tahsil etme imkanı hiç yok.

İkinci örnek, haberlere konu oldu.

Bolu’da evini Afganlı’ya kiraya veren ev sahibi, 15 gün kiracısına ulaşamadı. Evin kapısını çaldı, açan olmadı. Kiracıya bir şey olmuştur korkusuyla polise haber verdi. Polis eşliğinde kapı açıldı. Ev tam takır. Kiracı eşyalarını toplayıp kaçtı. Kirasını alamayan ev sahibi ortada kaldı.

Bunlar basit örnekler. Yabancıların karıştığı adli vakalar, kavgalar, silahlı çatışmalar her gün haber oluyor.

Haber olmayan çok daha vahim olayların yaşandığını herkes biliyor. Tedbir alınmazsa daha da beterleri yaşanabilir!

Daha çok insan mağdur olmadan, öğretmenlerimiz, insanlarımız hedef seçilmeden sessiz işgale çare aramanın zamanı gelmedi mi!

 *     *     *

Okumak başa bela!

Hikâye bu ya…

İkisi de aç bir aslan ile bir tilki birlikte ava çıkmış. Çayırlıkta sakin sakin otlayan bir eşek görmüşler. Tam dişlerine göre!

Aslan baş tarafına geçmiş, tilki arka tarafına… Bunun üzerine otlamaya biraz ara veren eşek konuşur:

- Anladım beyler, beni yiyeceksiniz. Ama beni yerseniz Padişah’la başınız derde girer.

Aslan sorar:

- Niyeymiş o?

- Ben Padişah’tan fermanlı eşeğim de ondan.

- Hadi canım, hani fermanın nerde?

- Arka sağ ayağımın altındaki nala kazılı vaziyette…

Aslan uzaktan tilkiye işaret ederek:

- Okuyuver hele şunu, bakalım doğru muymuş?

Tilki uyanık:

- Valla benim okumam yazmam yok!

Aslan öfkeyle söylenir tilkiye:

- Çekil kenara, ben kendim okurum…

Aslan, eşeğin arka ayağındaki fermanı okumaya çalışırken, eşek öyle bir tekme patlatmış ki, aslanı 10 metre ileriye bütün kemikleri kırılasıya uzatmış.

Bunun üzerine, eşekle tek başına baş edemeyeceğini anlayan tilki hızla uzaklaşırken kendi kendine söyleniyormuş:

- Ulan bu devirde okumak da başa belâ…

(Alıntıdır)

 *     *     *

 TEBESSÜM

 Kapı

 Bir gün akıl hastanesinde doktor, hastaların iyileşip iyileşmediğini anlamak için duvara bir kapı çizmiş. Deliler bu kapıyı açmaya çalışıyorlarmış. Delilerden biri kıs kıs gülüyormuş.

Doktor, bir delinin iyileştiğini sanarak sevinç ile yanına gitmiş. Deliye sormuş;

- Sen neden gülüyorsun?

- Onlar o kapıyı açamazlar, çünkü kapının anahtarı bende!

*     *     *

GÜNÜN SÖZÜ

Önemli olan nereye gelmiş olduğunuzdan çok nereden ve nasıl gelmiş olduğunuzdur.

Cenap Şahabettin