İki ayrı gerçek ülkemizdeki çarpık ekonomiyi yüzümüze bir kez daha vurdu.

Bir yandan nereden geldiği bilinmeyen paralarla gününü gün edenler, har vurup harman savuranlar… Milyonlarca lirayı bozuk para gibi harcayanlar.

Diğer yandan milyon dolarlarla yetinmeyip milyon dolar daha eklemek için olmadık yol deneyenler, fonlananlar ve duvara toslayanlar.

Türkiye günlerdir, hatta aylardır kara para aklama ve fon olayını konuşuyor.

Diğer yandan ülkenin acı gerçeği gözümüzün önünde ama farkında değilmişiz gibi davranıyoruz.

Acı gerçek ise Meclis’te dile getirildi ama tersinden ele anılarak…

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı bütçesinin görüşülmesi sırasında yoksulluğumuz övünülerek anlatıldı!

İktidar adına konuşan milletvekili, sosyal yardım kalemlerinin yüzde 50’yi aştığını, bunun refahtan toplumun genelinin pay alması olduğunu savundu.

Milletvekilinin verdiği bilgiye göre, 4,4 milyon haneye ve 17 milyondan fazla kişiye sosyal yardım yapılıyor.

Daha açık ifade ile her 5 kişiden biri sosyal yardım alıyor.

Milletvekili, “Yardım yapılıyor ama bunun olumsuz düşünülmemesi lazım, artan refahtan toplumun genelinde pay alma politikasıdır. Özellikle belirtmek isterim” diye izah etti.

Çok ince sağolsun, fakirsiniz, fakir olduğunuz için yardım yapılıyor demedi! Siz aslında çok zenginsiniz ama bizim parayı harcayacak yerimiz olmadığı için size dağıtıyor demeye getirdi!

Bizimle kafa yaptı da…

Biz de aynı tonda cevap verirsek savcılar peşimizi bırakmaz!

Bir yandan çok kazananlar, daha çok kazanma hırsıyla sağa sola saldırıyor…

Diğer yandan üç kuruşa muhtaç hale gelenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Aslında dar gelirlilerin durumunun ne kadar vahim olduğunu hepimiz biliyor, görüyoruz da görmezden gelmeye devam ediyoruz.

Türk-İş’in araştırmasına göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı, yani aç kalmaması için gerekli olan miktar aylık 13.684 TL. Asgari ücretten bile yüzde 25 fazla…

Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ise 44.573 TL. Asgari ücretin dört katından da çok.

En düşük memur maaşının iki katı… Karı koca memur olsalar, yoksulluk sınırını aşamıyorlar.

Üst düzey memurlar bile yoksulluk sınırının altında maaş alıyor.

Bütün bunları unuttuk, unutuyoruz…

Fondan kim ne kazandı, ne kaybetti… Kara parayı kim ne kadar akladı, nasıl bir hayat yaşadı haberleri ile oyalanıyoruz, daha doğrusu bizi oyalıyorlar.

Onları göstererek yoksulluğumuza şükrettiriyorlar…

****

Dünya fani işte…

Yoldan geçen birisi, evinin bahçesinde tuhaf hareketler yapan bir adama sorar:

- Niye öyle tepinip duruyorsun?

- Keçe tepiyorum. Sıkıştırıp pazarda satacağım. Ne yapalım, fani dünya işte, üç beş kuruş kazanıyoruz.

- Başındaki çıngırak ne?

- Çevredeki bahçelerin ekin ve meyvelerine kuşların gelmemesi için ses çıkarıyorum. Sahipleri de bana bir miktar ücret ödüyor. Ne yapalım, fani dünya işte, üç beş kuruş kazanıyoruz.

- Peki, sırtındaki yük nedir?

- Bu yayıktır. Yoğurttan yağ çıkarıyorum. Sonra da götürüp pazarda satacağım. Ne yapalım, fani dünya işte, üç beş kuruş kazanıyoruz.

- O elinde döndürdüğün nedir?

- Bu bir kirmendir. Komşuların yünlerini eğiriyorum. Onlar da ücretini ödüyor. Ne yapalım, fani dünya işte, üç beş kuruş kazanıyoruz.

- Ağzınla ne mırıldanıyorsun?

- Hatmi tehlil (bir nevi zikir) okuyorum, isteyenlere hediye ediyorum. Onlar da bana çeşitli hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fani dünya işte, üç beş kuruş kazanıyoruz.

- Niye öyle sağa sola bakıyorsun?

- Komşu çocuklarını takip ediyorum. Onları tehlikelerden korumak için bakıcılık yapıyorum. Komşular da bana ufak tefek hediyeler veriyorlar. Ne yapalım, fani dünya işte, üç beş kuruş kazanıyoruz.

- Peki, dünya fani olmasaydı daha neler yapardın?

- Ona göre tedbir alırdım!

***

 TEBESSÜM

Çöl

Doktor, akıl hastasına sorar:

- Neden saat 12 ile 14 arası çölü geçemezsin?

- Çünkü gökten fil düşer!

- Peki, konuyu değiştirelim, timsahlar neden yassıdır?

- Çünkü saat 12 ile 14 arası çölü geçmeye kalkmışlardır…

****

 GÜNÜN SÖZÜ

İtaat ettikleri zincirlerden aptalları serbest bırakmak zordur.

Voltaire