Çağımız bilgi çağı ve bu çağın bilgi toplumunda yaşamak, bilgiye yönelik doğru ve sistematik bir bakış açısına sahip olmayı gerektiriyor.

Lakin ve maalesef, ülkemizde bilgiyle ilişkimiz son derece yetersiz. Bilgiyi tanıma, anlamlandırma ve kullanmaya dair toplumsal bir bakışa, toplumda bilgiyi kullanmaya dair bir sisteme ve felsefeye sahip değiliz. Yağmurlu bir günde, bilmediğiniz bir ormanda yürürken karşınıza vahşi bir ayı çıktığını hayal edin. Ağaca tırmanmak, hareketsiz kalmak, savaşmak veya kaçmak tercihlerinden hangisinin doğru olduğunu, çamurda nasıl koşulacağını, hangi yöne koşmanız gerektiğini ve ayının koşma hızını bilmediğiniz bu senaryodaki çaresizliğinizi tasavvur edin. Bilmemek tam olarak böyle bir şey ve hayatımızın merkezinde yer alarak geleceğimizi şekillendiriyor. Bilseydik; o ormanda yolumuzu kaybetmezdik, en azından yolu kaybetme ihtimalini bilir ve ona uygun giyinirdik, yanımıza muhtemel tehditlere karşı koruyucular alırdık vs. Bu kadar hayati bir konu olan bilgiye bakışımızın bu denli çarpık olması ise yaşadığımız bireysel ve toplumsal sıkıntıların başlıca sebeplerinden. İrdeliyoruz.

Sokrates'in "bilmediğini bilmek, gerçek bilgeliğin başlangıcıdır" ifadesi, bilginin öncelikle mütevazı bir kabul ve öğrenmeye açık bir zihin gerektirdiğini en iyi vurgulayan söylemlerden biri. “Bilmediğini bilmek” kavramı, hem sonsuz bilgi havuzundaki zihinsel yetersizliğimizin kabulünü içerir, hem de egolarımızdan sıyrılıp başta kendimize karşı dürüst itiraflarda bulunabilecek zihinsel gücün varlığını gerektirir. Bu paradoksal durumu aşabilecek zihni ve psikolojik yeterlilik ise az bulunan bir özellik ve bu nedenle bu sözü etmek Sokrates’e düşüyor. Yetersizliğin kabulü, yeterli olana ihtiyaç duymanın ve ona ulaşmanın anahtarı olsa da, bizim gibi egolarından arınamamış bir kültürde her çeşit yetersizlik kabulü zayıflık olarak anlamlandırılıyor.

Bilgiye toplumsal bakış

Ülkemizin bilgiye toplumsal bakışında birçok eksiklikler bulunuyor. Toplum genelinde bilgiye yeterince değer verilmiyor ve bilgiye ulaşma çabaları sistemli bir şekilde teşvik edilmiyor. Hatta daha da ileri giderek “bilinçli ve sistematik şekilde bilgiden uzaklaştırılıyoruz” dahi diyebilirim. Bilgi kontrol anlamına gelir ve Epiktetos'un "herhangi bir şey üzerinde kontrolün yoksa, tepkide bulunma gücün de yoktur" sözü, bilgiye yanlış bakışın doğurduğu sorunlara işaret eden kadim bir söylem.

Bilgiyi değerlendirme

Bilgiyi değerlendirmek, bilgiye toplumsal bir perspektif kazandırmak açısından kritik bir adım. Aristoteles'in "her şeyin ortasını bulun; ne çok bilgiye saplanın ne de bilgisiz kalın" öğüdü, bilgiyi eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmenin ve aşırılıklardan kaçınmanın önemini vurgular. Ancak günümüzde hâlâ, bilginin sorgulanması ve eleştirilmesi konusunda devasa eksiklikler mevcut. Toplumun bir konuda genel bir kabulü olduğunda, çoğu birey bu kabulü sorgulamaktan çekinir ve bu durum bilginin sadece yüzeysel bir şekilde kabul edilmesine neden olur. Hatta bu durum o denli ileri gider ki, bir suskunluk sarmalına dönüşür. Tanıdık geldi mi?

Bilgiyi sistematik hale getirme

Bilgi, sistemli bir şekilde ele alınmalı ve yönetilmeli. Lakin ülkemizde bilgi yönetimi ve eğitim sistemleri arasında uyumsuzluklar ve eksiklikler hepimizin malumu. Bir felsefesi ve sistematik bir değerlendirme - arşivleme yönetimi olmayan toplumlarda “bilgi”, sadece belirli bir kesimin ulaşabileceği bir nimet olarak kalır ve toplumun geneli bilgiye eşit şekilde erişemez.

Bilgiyi kullanma

Bilgiyi kullanmak, toplumsal inovasyon ve gelişim için kritik bir unsur. Yine Sokrates'in "bir insan ne kadar çok bilirse, o kadar az konuşur" ifadesi, bilginin sadece birikmiş bir hazine olmaktan çok, toplumu daha iyi bir yer haline getirmek için itinayla kullanılması gereken bir yönlendirme aracı oluşunu vurgular. Ülkemizde bilginin etkili bir şekilde kullanılması konusunda da çeşitli zorluklar mevcut. Özellikle değişen dünya koşullarına hızlı uyum sağlayamama ve bilgiye dayalı karar alma kültürünün eksikliği, toplumsal gelişimimizi sınırlıyor.

Bilgi felsefesi ve geleceği şekillendirmek

Yukarıda Antik Yunan güzellemesi yaptığımı düşünerek beni eleştirmiş olabilirsiniz. Önerdiğim "bilgi felsefesi", toplumsal bakış açımızı yeniden değerlendirmeyi, bilgiye daha etkili, sorgulayıcı ve sistemli bir şekilde yaklaşmayı amaçlıyor. Çünkü inanıyorum ki; bilginin önünde hiçbir güç duramaz. Antik filozofların bilgeliği ve öğretileri, binlerce yıllık insanlık tarihi süzgeçlerinden başarıyla süzülüp bugüne gelebilecek yeterliliği taşıdıkları ve “bilginin önünde hiçbir güç duramaz” tezinin yaşayan örnekleri olduklarından, kasten kullandığım bir analojinin parçaları. Hemen her kadim toplumun bilgiye dair özlü sözleri mevcuttur ve çoğu hala güncelliğini korur.

Bilgiyi tanıyan, anlamlandıran, kullanan ve geliştiren toplumlardan olacağımız bir gelecek umuduyla…