Ankaragücü

1910 yılında kurulmuş, asırlık bir spor kulübü. Süper Ligde mücadele ediyor ve maçlarını 22.000 kişi kapasiteli Eryaman Stadında oynuyor.

Faruk Koca

İki dönem milletvekilliği yapmış, 59 yaşında olan, Ankaragücü Spor Kulübünün Fair Play ödüllü başkanı.

Halil Umut Meler

37 yaşında, 2017 yılından beri FİFA kokartı sahibi, yurt dışında maçlar yönetiyor, klasman ve kariyer açısından Türkiye’nin en elit aktif hakemi.

59 yaşında olan, milletvekilliği yapmış, asırlık bir spor kulübümüzün geçen sene Fair Play ödülü almış olan saygın(!) başkanı… 37 yaşında, 10 gün önce baba olmuş ve eşi hâlâ lohusa olan, Fifa kokartlı, ülkenin en elit hakemine… 22.000 kişilik öfkeli bir kalabalığın önünde, milyonlarca kişi canlı yayında takip ederken, yaralayıcı bir yumrukla saldırıp yere düşürüyor… Başkanın yanındaki birkaç kişi yerdeki hakemin kafasına tekme atmaya devam ediyor… Polis veya güvenlik saldırganlara müdahale dahi etmiyor… Biz dünyaya rezil oluyoruz ve olan Türk sporuna oluyor.

Çocukluğumda hasbelkader sporla tanışmam, ömrü hayatımda başıma gelen en güzel şeylerden biriydi diye düşünürüm. Henüz 9 yaşımda basketbol, 10 yaşımda yüzme ve futbol ile tanışarak bu sporları lisanlı olarak yapmış olmam, hayat boyu spora ilgi duymama ve bizzat spor yapmama vesile olmuştur. Saydıklarım dışında birçok farklı spor dalı ile uğraşım, hatta bazılarında müsabık sporcu seviyesine ulaştığım oldu ancak futbola olan ilgim kaçınılmaz olarak süreklilik arz etti. Kaçınılmaz olarak diyorum çünkü basketbol, yüzme, voleybol, tenis veya dövüş sporları gibi hemen tüm diğer sporlar hem kültürel olarak toplumumuza yerleşmiş değil, hem de bu sporları yapabilmek için bazı araçlar gerekiyor. Lakin futbol öyle değil. Bir top, topun olmadığı yerde ise ezilmiş bir kola kutusu yetiyor. Zemin çim değilmiş, kale yokmuş… Asfaltın ortasında bile oynanabiliyor. Dünya kupası, Avrupa şampiyonası, Şampiyonlar ligi, futbol yıldızları… ABD’deki basketbol ligi gibi birkaç istisna dışında tüm dünyada futbol izleniyor, oynanıyor, konuşuluyor, endüstrisi ve bahis sistemi sürekli geliştiriliyor. Hal böyle olunca da, pandemi döneminin kronik ve ironik şakalarından biri olan “peki halı sahalar ne zaman açılacak” sendromu kaçınılmaz oluyor.

Çocukluğumda Küçükçekmece’de yaşardım. Israrım üzerine babamın beni Florya’ya, Galatasaray tesislerine götürdüğünü hatırlıyorum. Sonrasında ise Mecidiyeköy’deki eski Ali Sami Yen’e defalarca gitmişliğim vardır. Akabinde gerek Başakşehir’deki Olimpiyat Stadına, gerekse Seyrantepe’deki yeni Ali Sami Yen’e birkaç defa gittim ama tribünden hiç zevk alamadım ve zamanla koptum. Bunun en büyük nedeni, adına tribün kültürü denilen sözüm ona kültürün bana hiçbir zaman uymamasıydı. Eski Ali Sami Yen’de tribün parçalara ayrılır ve her parçanın başına bir amigo atanırdı. Bu ağzında sigara, dilinde küfür, ne idiği belirsiz ucube tipler, kimseye oturarak maç izletmezler, kadın çocuk varmış demezler, topluluğu bir nefret topuna çevirmek için ellerinden geleni yaparlardı. Yeni statlar ve yeni seyirci profili belki bu durumun değişmesini sağlamıştır diye düşünerek birkaç deneme daha yaptım, birçok şeyin artık eskisi olmadığını ve iyileştiğini gördüm ancak yine de ortam sporun doğasına uygun temizlikte değildi. Artık maçlara gitmemeye ve TV’den takip etmeye karar verdim.

Futbol camiasındaki olaylar hiçbir zaman bitmedi. Kulüp başkanları mafya siyaset üçgeni, şike soruşturmaları, bahis işinin yaygınlaşması, hakem veya futbolcu kaçırmalar, Fenerbahçe takım otobüsünün kurşunlanması, Emre Belözoğlu’nun ırkçılığı, Hakan Şükür’ün fetöcülüğü, Arda Turan’ın uçakta gazeteciye saldırması, Burak Yılmaz’ın otobüs şoförü ile kavgası, Fatih Terim’in kebapçı basması, futbol aktörlerinin çantalar dolusu kayıt dışı para taşıyarak dolandırılmaları… Bir ara öyle bir durum oluştu ki, çok sevdiğim Galatasaray futbol takımının yedek kulübesine bakarak “burası yedek kulübesi değil, bildiğin maganda kulübesi” demişliğim oldu.

Bu olay hakkında birçok şey söylendi, söylenecek. Ben ise şunu söylemek istiyorum: B..un olduğu yerde koku eksik olmaz. Sporun doğasıyla zerre ilişkisi olmayan bu ahlaksız şahısları bizim başımıza milletvekili, kulüp başkanı, teknik direktör, sporcu, yönetici, diye getiren çıkarcı zihniyet değişmedikçe olay listesi uzayıp gider ve biz dünyaya rezil olmaya devam ederiz.

Geçen sene yine aynı statta bir taraftar sahaya girerek futbolculara uçan tekmeyle saldırmış, Beşiktaşlı futbolcu Josef de Souza saldırganı savurarak etkisiz hale getirdiği için ceza almıştı. Bu cezaya anlam veremeyen Souza ise bir not bırakarak ülkeyi terk etmişti. Bu konudaki en güzel sözü, hiçbir şey söylemeden ve sadece geçen seneki notunu alıntılayan Souza söyledi.

Josef de Souza: "Bir oyuncuyu öldürdükleri gün veya en sevdiği şeyi yapmasını engelleyerek sakat bıraktıkları gün, ya da bir hakeme saldırdıkları gün beni hatırlayacaksınız." (9 Eylül 2022)