Hepimizin bildiği gibi, içinde bulunduğumuz yüksek enflasyonist ortam konuta erişimi her zamankinden daha zor bir hale getirdi ve konut krizinin barınma krizine dönmesi an meselesi.
Yanlış politikalar nedeniyle konut fiyatlarının ve buna bağlı olarak kira oranlarının bu derece yükselmesi, sektörün kendi dinamikleri içerisinde sağlıklı bir şekilde dönebilmesini engelleyerek devlet müdahalesini zorunlu kılıyor. Maliye ve Ekonomi Bakanı M.Şimşek’in geçtiğimiz haftalarda yapmış olduğu açıklamaları da bu minvalde değerlendirmek ve yapılacak müdahalenin olumlu mu yoksa olumsuz mu etki edeceğine odaklanmak gerektiğini düşünüyorum. Düşük gelir gruplarının konuta erişimi adına atılacak her adımı peşinen desteklemekle birlikte, geçmişte çeşitli isimlerle yapılan ancak yarardan çok zarar getiren sözüm ona konut kampanyalarını hatırlıyorum ve endişe ediyorum. İrdeliyoruz.
M.Şimşek ne dedi?
“Hayat pahalılığının en önemli bileşeni yüksek kiralardır. Bunu para politikası üzerinden çözemeyiz. Bunu ancak ve ancak konut arzını artırarak çözebiliriz… En kritik konut sosyal konut. Dar gelirli vatandaşlarımızın, ilk defa konut alacakların konuta erişimi bu dönemin en önemli önceliği. O nedenle biz bu alana büyük öncelik vereceğiz… Depremin etkisi azaldıkça biz kaynağın en büyük kısmını konut arzına kanalize edeceğiz... Konut arzını artıracak bütün tedbirleri alacağız.”
Elimizdeki gerçekler
Türkiye’deki konut ihtiyacının TOKİ veya ülkenin belli başlı 10 büyük konut üreticisi tarafından karşılanması mümkün değildir ve yerel üreticilerin üretime devam etmelerinin sağlanması gerekir. Bunun için ise sistemin üretimi ve karlılığı teşvik etmesi gerekir ancak yüksek faiz ortamında bunun sağlanması oldukça zordur. Çünkü konut üretimi yaklaşık bir yılda bitecek ve üreticisine %30-50 gelir getirecek riskli bir yatırım iken, mevduat faizi bunu hiçbir risk ve emek üstlenmeden sağlar.
Ne hedefleniyor?
M.Şimşek’in açıklamalarında net şekilde ifade ettiği gibi öncelik dar gelirli vatandaşların ve ilk defa konut alacakların konuta erişimini sağlamak. Bunu yapmanın etkin iki yöntemi var; (1) TOKİ eliyle düşük gelirlilere ve ilk defa ev alacaklara özel konutlar üretmek veya (2) bu gruba özel makul kredi koşulları sağlamak.
Neden çalışmaz?
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, TOKİ veya belli başlı firmaların üretim güçleri, Türkiye gibi büyük bir ülkenin konut ihtiyacını karşılamak için oldukça yetersizdir. Son derece iyimser bir bakışla, bu yöntemle ancak ihtiyacın %5’i hedeflenebilir. M.Şimşek’in de belirttiği üzere “bunu ancak ve ancak konut arzını artırarak çözebiliriz” ve bunun için tüm üreticilerin katılımına ihtiyacımız var.
Konut kredisi yönteminin neden çalışmayacağı ve 2023 senesinde denenerek fiyasko ile sonuçlanan “Yeni Evim Konut Kredisi Kampanyası” başarısızlığını ise bir sonraki yazıya bırakıyorum.