Bir önceki yazıda tüm risklerin alt işverene yüklendiği sözleşme türünün kağıt üzerinde asıl işvereni tüm risklerden koruyor gibi göründüğünü ancak içerdiği iki büyük tehdit unsuru nedeniyle aslında tam tersi bir etki yaratma potansiyeline sahip olduğunu belirtmiştik. Bu tehdit unsurlarını (1) asıl işverenin alt işverene bakışı ve (2) sahte korunma algısı nedeniyle sürekli ve kasten şişirilen risk balonu şeklinde listelemiş ve (1) asıl işverenin alt işverene bakışı konusunu açıklamıştık. Devam e

(2)   Sahte korunma algısı nedeniyle sürekli ve kasten şişirilen risk balonu: Müteselsil (birlikte) sorumluluk ilkesinin görmezden gelinmesi ve tüm risklerin alt işverene yüklenerek yükümlülüklerden muaf olunduğu yanılgısı, sahte bir koruma balonu oluşturur ve normalde alınmayacak risklerin alınmasına neden olur.

Örnek: Soft Maya fabrikası bakım şefi olan Güngör K, fabrika sınırları içerisinde bulunan ve yıkılması gereken eski bir binanın yıkıma hazırlanması ile görevlendirildi. Bunun için bina içerisinde bulunan buhar borularının kesilerek binadan çıkarılması gerekiyordu. Bu işi kendi ekibi ile yapmayı planladı ancak iş güvenliği uzmanı Leyla C “bu işin yüksekte çalışma içerdiğini, bu işi yapacak personelin yüksekte çalışma eğitimi alması gerektiğini, yüksekte çalışmaya özel ekipmanlara gereksinim olduğunu ve bunlar sağlanmadan işin yapılmasına onay veremeyeceğini” iletti. Gereksinimlerin karşılanmasını, eğitimin planlanmasını ve işin kendi gözetiminde yapılmasını talep etti. Leyla C bir OSGB çalışanıydı ve sadece Perşembe günleri fabrikada bulunuyordu. Günlerden ise Cumaydı, yıkım ekibi hazırdı ve muhtemelen bir saat sürecek bir iş için en az bir hafta beklenmesi gerekiyordu. Bekleme maliyetlerinin bakım bütçesine yazılacağını bilen ve bunu istemeyen Güngör K, kendince bir çözüm üretti ve alt işveren çalışanı olarak fabrikada küçük bakım onarım işleri yapan Eyüp H’yi çağırıp derhal boruları kesmesini istedi. Güngör K işi Eyüp H’ye tarif etti ve onu iptidai bir merdiven, güvenli biçimde tasarlanmamış bir iş planı, yüksekte çalışma için üretilmemiş bir baret ve basit bir kesme makinesi ile tek başına bıraktı. 20 metre uzunluğundaki borunun bir ucu kesildiği anda borunun 19 metrelik kısmı askıdan kurtuldu ve Eyüp H’yi üç metre yükseklikten sırt üstü yere düşürdü. Derhal hastaneye götürülen Eyüp H’nin omurgasında kırık ve kafasında travma tespit edildi. Aylar süren tedaviler sonunda Eyüp H’nin sağlık sorunlarının kalıcı olduğu tespit edildi ve Eyüp H, “güvensiz ortam nedeniyle yaşamış olduğu iş kazası neticesinde kalıcı iş göremezlik (engellilik) oranının tespiti ve tazminata hükmedilmesi” istemiyle dava açarak işten ayrıldı. Dava hem alt işverene hem de asıl işverene yöneltilmişti. Dava süreci sonunda mahkeme, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesi ile Alt işverenlik Yönetmeliği’nin 10. maddesine dayandırdığı kararında, iki milyon TL tazminata, bilirkişi raporundaki kusur oranları dikkate alınarak bu tutarın %60’ının asıl işverenden, %40’ının ise alt işverenden müteselsilen (birlikte) tahsil edilmesine hükmetti.

 Öneri

Alt işverenlik ilişkisi, bilgisizliğin veya kötü niyetin çok ağır sonuçlar doğurduğu bir ilişki türüdür. Tıpkı evlilik ilişkisinde olduğu gibi müteselsil (birlikte) ve zaman aşımından müstesna sonuçlar içerir. Bu nedenle alt işverenlik ilişkisine “bir işin bir yükleniciye devir edilerek tüm yükümlülüklerinden kurtulmak” gözüyle bakmak son derece yanlıştır. Doğru bakış “bir yüklenici ile kapsamlı bir işbirliği yaparak ortak sorumluluk altında işleyişi sürdürmek” şeklinde olmalıdır.