Bundan 20-25 yıl önce, üniversite öğrencisi 4 genç, bir arkadaşlarını ziyaret etmek için bilmedikleri bir yola çıkarlar. Yola çıkmadan önce bir manava uğrarlar, arkadaşlarına götürmek üzere çeşitli meyveler alırlar. Gidecekleri yer İzmit’in köylerinden biridir. Şehir içi yollar biter, ağaçlı ormanlı, tabelasız yollara gelir sıra. Bir yol ayrımına gelirler. Sola dönmeleri gerekiyorken sağa dönerek yanlış yola giderler.

Yol onları bir köye götürür ama gidecekleri köy burası değildir. Bir evin önünde yaşlı bir teyze görürler. Selam verir hatır sorar, yolu şaşırdıklarını söyleyip, gidecekleri köyü sorarlar. Teyze onlara yolu tarif ederken, elinde sıcacık çöreklerle evden başka bir teyze çıkar. Çörekleri arabanın camından içeriye teklifsiz bırakıverir. “Acıkmışsınızdır çocuklar, yolda yersiniz” der. Teyzenin bu tavrı, ikram ettiği sıcak çöreklerden bile daha sıcak gelir gençlere, sevgi dolu, gülümseyerek bakarlar ona. Canı gönülden teşekkürlerini arz edip, yeniden yola koyulurlar. Çöreklerin davetkâr kokusuyla baş başadır gençler artık. Arabayı kullanan çocuk; “çok güzel koktu, ucundan koparıp verin biraz” der. “Yok” derler, “ gidince yeriz.” Nihayet arkadaşlarının köyüne ulaşırlar. Ellerinde meyve torbaları ve hâlâ sıcak olan mis kokulu çöreklerle inerler arabadan.

Arkadaşlarına, yolu şaşırıp, nasıl yanlış yola girdiklerini anlatırlar. Anlatırken o yolun hâlâ yanlış olduğunu sanırlar. Bilmezler ki, bütün gün çalışmaktan bir şey yemeye fırsat bulamamış arkadaşlarına sıcak çörek getirmek gibi bir görevleri olduğunu. Bilmezler ki yanlış sandıkları yolun, uğramaları gereken bir durak olduğunu. Kaybolduklarını düşündükleri bir yerde kendileri ve arkadaşları için ummadıkları bir nasibi bulacaklarını.

Sıcak çöreklerin kokusu o gün İzmit’in bir köyünde, bir köy evinin mütevazı odasında, zaten çok güzel olan dostluğa unutulmaz bir tat ve şahane bir aroma katmıştı.

Kokuların böyle bir gücü vardır. Bir anının kapısını yıllar sonra bile açabilir. Çok sevdiğim birinden dinlemiştim bu anıyı. Evde pişirilmiş bir ekmeğin kokusu, yıllar önce yaşadığı bu anıya götürmüştü onu. O gün arabayı o kullanıyordu, “çok güzel kokuyor, ucundan koparıp verin azıcık” diyen oydu. Birkaç gün önce, bir ekmeğin kokusunda, o günü anımsamış, anlatmıştı bana.

Güzel kokuların insan ruhu üzerindeki etkisi küçümsenecek gibi değil. Hafızanın en derin odalarına gizlenmiş bir anıyı ansızın gün yüzüne çıkarabilirler. Sadece hatıraları çağırmakla kalmazlar, hisleri de değiştirirler.

Kokuların bizde bıraktığı etkiden söz edelim biraz.

Lavanta sakinleştirir, limon ferahlatır, vanilya güven verir, okaliptüs zihni açar. Beynimizdeki limbik sistem –duyguların, anıların ve motivasyonun merkez üssü- kokularla doğrudan bağlantılıdır. O yüzden güzel bir koku sadece burnumuzu değil, ruhumuzu da okşar.

Yürürken burnunuza hoş bir koku geldiğinde, biraz daha fazla duyumsayabilmek için yavaşlatmaz mısınız adımlarınızı? Fırınlar ve kahveciler, taze pişmiş ekmek ya da kahve kokusunu sokağa kadar yayarak, size sessizce duyusal bir davet sunmazlar mı?

Kimi zaman leziz bir yemek, kimi zaman bir parfüm, yağmur sonrası toprak kokusu, bir bebeğin tarifsiz mis kokusu… Güzel kokular güzel duyguların kapısını aralar.

Mağazalar güzel kokuyu adeta bir “sessiz pazarlama” aracı gibi kullanıyor. Bu yöntemin adı da var; duyusal pazarlama. Çünkü koku, insan beyninde duyguları ve karar alma mekanizmalarını tetikleyen en güçlü duyulardan biri.

Lüks giyim mağazaları, özel olarak tasarlanmış ferah ama sofistike kokularla müşteride kalite ve zarafet algısı oluşturuyor.

Spor mağazaları, enerjik ve dinamik hissettiren narenciye veya nane kokuları kullanıyor, bu da alışverişi daha canlı kılıyor.

Otel lobileri, “buraya ait olma” hissini uyandırmak için marka kimliğiyle özdeşleştirilmiş özel kokular tasarlatıyor. Hatta bazı markalar kokularını o kadar benimsetiyor ki, bir şişeye koyup parfüm ya da oda spreyi olarak da satıyorlar. Çünkü koku, hafızada markaya dair pozitif bir iz bırakıyor – hatta bazen üründen bile daha kalıcı oluyor.

Mobilya mağazaları da bunu bilerek yapıyor artık. Ahşap, vanilya, misk, sandal ağacı gibi kokular kullanıyorlar ki sıcaklık, doğallık ve güven duygusu uyandırsın.

Bir mekâna girdiğinizde duyumsadığınız güzel koku duraklatmaz mı sizi? Beni duraklatıyor. Sıcaktan bunalmış bir halde bir mağaza kapısından içeri girdiğimde, klima serinliğine eşlik eden güzel bir kokuyla karşılıyorsam bir anda ruh halim değişiyor. Ferahlatan, hoş kokunun hissiyle sakinleşip rahatlıyorum.

Birlikte bir hayal kursak…

Güzel kokan çiçeklerin; güllerin, hanımellerinin, yaseminlerin; çiçekleri güzel kokan ağaçların; ıhlamurların, iğdelerin, akasyaların olduğu bir bahçede, ağaçların serinliğinde bir hamakta olduğunuzu düşleyin. Meltemin etkisiyle salına salına gelip sizi sarmalayan o büyüleyici, baş döndürücü kokuları duyumsadığınızı hayal edin. Nasıl hissederdiniz?..