3 Mayıs Türkçüler Gününü geride bıraktık.

Nihal Atsız ve arkadaşlarının 3 Mayıs 1944’te yaktıkları meşale bugün de sönmeden devam ediyor demeyi çok isterdim…

Tabii ki, özverili, samimi, inançlı ve değerlerinden asla taviz vermeyen Türk milliyetçileri ve Türkçüleri istisna tutuyorum…

Maalesef bazıları Türkçüler Günü diyemedikleri için 3 Mayıs Milliyetçiler Günü demeyi tercih ediyor…

Milliyetçiliği hazmedemeyenler ve Türk düşmanlarının Türk demelerinden korkmalarını anlarım da…

Milliyetçi olduğunu ısrarla dile getirenlerin de Türk demekten çekinmeleri hangi akla hizmettir…

Özellikle son yıllarda yaşananlar, yaşadıklarımız gerçek Türk milliyetçilerinin yüreğini burkuyor.

Türk milliyetçileri param parça; herkes bir kenara savrulmuş…

Büyük bir çoğunluk kendi partisinin, daha doğru ifade ile liderinin gözüyle milliyetçiliği savunuyor, kendi akıllarınca anlam yüklüyor.

Kimileri mensubu olduğu, derneğin vakfın adını ön plana çıkarma telaşında…

Bazıları da Türk milliyetçiliği üzerinden makam mevki kapma yarışında…

Herkes farklı bir taraftan kendine doğru çekiyor; Türk milliyetçiliğinin hamiliğine soyunuyor…

En hazin tarafı da, kendi partisinden veya kendi tarafında olmayanı milliyetçi saymak şöyle dursun; hain ilan ediyor, düşman belliyor, adeta savaş açıyor.

Kendi partilerinden başka hiç kimseyi tanımadıkları gibi, başka hiçbir fikri de asla kabul etmiyorlar…

Sanırsınız ki hepsi birer Nihal Atsız, Türk milliyetçiliğinin ideoloğu…

Milliyetçiliği akıllarınca kendi tekellerine almak istiyorlar… Bu geri kafayla da Türk milliyetçiliğine en büyük zararı verdiklerinin farkında bile değiller…

En büyük eksikliğimiz maalesef fikir yoksunluğudur… Gelişen olaylar ve yeniden şekillenen dünya karşısında Türk milliyetçileri olarak ortak bir fikir geliştiremediğimiz, hatta neredeyse hiçbir fikir ortaya koyamadığımız için çıkar peşinde koşan içi boş insanların gürültüsü daha çok duyuluyor.

Öncelikle şu gerçeği kabul etmemiz lazım; dinin, fikrin ve ideolojinin partisi olmaz… Din, fikir ve ideolojiler partiler üstüdür…

Ancak partiler, kendilerine yakın gördükleri fikir ve ideolojileri kabul eder veya uygular…

Fikir ve ideolojileri partilere mal edersek; Türk milliyetçiliğini ve Türkçülüğü parti davası olarak görür ve bir partiyle özdeşleştirirsek; partililerin hataları ve günahları da Türk milliyetçilerinin omuzlarına yüklenir…

Daha da kötüsü; günlük küçük siyasi hesaplar peşinde koşan liderlerin hatalarını da Türk milliyetçileri ödemek zorunda kalır…

Eleştirenler dışlanacağı, hain görüleceği veya başka partilere meyledeceği için de günümüzde olduğu gibi Türk milliyetçileri param parça olur…

Türk milliyetçiliğini partiler üstü görmeli ve kabul etmeliyiz…

Nihal Atsız’ın partisi mi vardı!

Nihal Atsız’ın fikirleri bugün de manifesto gibi kabul görüyorsa; parti sevdasına düşmediği ve küçük siyasi hesapları elinin tersiyle ittiği içindir…

*****

Eşeğin gölgesi!

Demosten eski Atina kent devletinde yaşamış ünlü bir siyasetçi ve büyük bir hatipti.

Bir gün büyük bir kalabalığa ülkeyi ilgilendiren önemli bir mesele hakkında hitap etmeye çalışıyordu. Ancak halkın hiç ilgilenmediğini fark etti.

Demosten bunun üzerine konuyu değiştirerek şöyle devam etti:

- Bir adam, evindeki eşyasını bir diğer köye götürmesi için eşek kiraladı. Eşeğin sahibi de birlikte gideceğini söyledi. Eşeğin işi bitince geri getirecekti. Öğle üzeri yemek için mola verildi. Hava çok sıcak ve güneş yakıyordu. Eşeği kiralayan, hayvanın gölgesine uzanarak dinlenmek istiyordu. Eşeğin sahibi ise “Sen sadece eşeği kiraladın, gölgesini değil. Eşeğin gölgesinde ben dinleneceğim” diyerek itiraz etti ve adamı eşeğin gölgesinden kaldırmak istedi. Eşeği kiralayan da “Ben eşeği her şeyiyle kiraladım. O nedenle gölgesinde dinlenmek de benim hakkımdır” diyerek karşı çıktı.

Demosten konuşması tam burada bitirdi ve kürsüden ayrıldı. Ancak dinleyiciler, hep bir ağızdan; “Eşeğin gölgesinde kimin dinlendiğini” söylemesini istediler.

Çağın büyük hatibi Demosten sinirlenir ve halka dönerek şöyle der:

- Siz ne aptal insanlarsınız! Sizi çok yakından ilgilendiren hayati bir mesele üzerindeki konuşmayı dinlemek istemiyor ama eşeğin gölgesiyle ilgileniyorsunuz!

*****             

TEBESSÜM

Mezhep

Bir aslan, horoz ile dost olur. Horoza der ki; “Başına bir sıkıntı gelirse, ağaca çık ve ezan oku, ben hemen gelirim.”

Bir gün horoz kendisine yaklaşan bir tilki görür. Hemen ağaca çıkıp ezan okumaya başlar. Ağacın altına gelen tilki; “Ezan okundu; aşağı in de namazı kılalım” der.

Horoz, “Az bekle, imam gelecek; o gelince kılarız” karşılığını verir.

O sırada tilki bakar ki, kendisine doğru bir aslan yaklaşıyor. Kaçmaya başlayan tilkiye, horoz ağaçtan seslenir:

- Beklesene imam geldi!

Tilki kaçarken cevap verir:

- O imam bizim mezhepten değil!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Bize bir gençlik lazımdır. Temelinde cehalet, duvarlarında riya, tavanlarında dalkavukluk bulunmasın.

Nihal Atsız