Cumhuriyet Dönemi

Lev Troçki’nin Büyükada’da 1929 ile 1933 yılları arasında yaşadığı evi İstanbul’un kurtuluşundan sonra Rumların bir bölümü yurtdışına göç ettiğinden, işlettikleri lokantalar, pansiyonlar, dükkânlar kapanmış, adaların yaşamında yokluklar hissedilmiştir. Cumhuriyet’in İlanı’ndan sonra adalar, Mustafa Kemal Atatürk’ün ve Cumhuriyet Halk Partisi ileri gelenlerinin gösterdikleri ilgiyle yeniden canlılık kazanmaya başlamıştır. Atatürk 1928 yazından itibaren her yıl Büyükada’daki Yat Kulübü’ne (Anadolu Kulübü) gelerek burada dinlenmiştir. İsmet İnönü de 1924’te rahatsızlığı sırasında dinlenmek için geldiği Heybeliada’da kiraladığı evi daha sonra satın almıştır. Ev, daha sonra İnönü Vakfı tarafından müzeye çevrilmiştir. Aynı dönemlerde Büyükada’da yaşamakta olan ünlü bir sürgün de Ekim Devrimi’nin önderlerinden olup Stalin döneminde ihanetle suçlanarak 1929’da Rusya’dan çıkarılan Leon Troçki’dir. Troçki anılarını burada yazmıştır.

 II. Dünya Savaşı sonrasında, adalar, özellikle de Büyükada, azınlıkların yanında savaş yıllarında servetler edinmiş Türk zenginlerinin, siyaset adamlarının da ilgisini çekmiş, görece düşük olan arsa fiyatları buralarda yazlık köşkler, villalar yapılmasını hızlandırmıştır. Ahşap mimarinin yerini yavaş yavaş kâgir binaların, hatta birkaç katlı apartmanların almaya başlaması da bu yıllara rastlar.

1947’de Türk Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınan Yassıada’da, 27 Mayıs Darbesi’nden (1960) sonra kurulan mahkemelerde Demokrat Partililer yargılanmıştır. 1950’lerden sonra, adaların toplumsal yapı ve nüfus bileşiminde önemli değişmeler olmuştur; 6-7 Eylül 1955 Olayları, 1964’te Rumların zorunlu göçe tabii tutulmaları, 1974 Kıbrıs Harekatı, 12 Eylül 1980 Darbesi gibi siyasal gelişmelerin etkisiyle başta Rumlar olmak üzere yerleşik azınlık nüfusun adaları ve Türkiye’yi terk etmesinin yarattığı nüfus gerilemesi, yine 1940’larda başlayan ama 1960, hele de 1980’den sonra hızlanan doğu illeri ağırlıklı iç göçle dengelenmiştir. Bu iç göçün sonuçları, adaların toplumsal yapısında gözle görülür bir değişme olmuştur.

Adalar’ın bir yandan seçkin ve zengin bir yazlık semt olması, öte yandan turistik yönü, Büyükada başta olmak üzere, ilçede hizmet sektörü ağırlıklı bir faal nüfusun barınmasını sağlamakta, bu sektör kendine gerekli işgücünü daha çok adalara dışarıdan gelen göçten devşirmektedir.

Demografi

Lozan Antlaşması ardından, Türkiye-Yunanistan arasında yapılan 1923 Mübadele Anlaşması sonrası başlayan göçler ve istihdam politikaları sonucu; İstanbul Adalarında da nüfus hareketleri görüldü. 1963 olayları ve daha sonraki olayların ardından da, Adalardaki Rum halkı nüfusunda azalma olmuştur. 31 Aralık 2020 itibarıyla Adaların nüfusu 16.033 kişidir. Adalar’da yaşayan azınlık nüfusunun çeşitli toplumsal, siyasi olayların sonucunda dönem dönem buradan ayrılması, yerleşim alanlarının az olması ve yeni yapılaşmaya sınırlı olanak tanınması gibi nedenlerle sürekli oturan nüfus 10 bin ile 20 bin arasında değişmektedir. Yalnızca Büyükada, Haybeliada, Burgazada ve Kınalıada’da sürekli yerleşim vardır. Yassıada uzun süre deniz kuvvetleri tesislerini barındırdıktan sonra 1990’lı yıllarda kısa bir süre için İstanbul Üniversitesi Balıkçılık ve Su Ürünleri Fakültesi’ne devredilmiştir.

Adalar halkı, sürekli ikamet eden ve sadece yaz aylarında (yazlıkçı) ikamet edenler olarak iki gruba ayrılabilir. Adalar, yazları yoğun bir iç turizm hareketine sahne olmakta, bu nedenle de nüfus, yıl içinde önemli oynamalar göstermektedir. Adaların nüfusu yaz aylarında Nisan ve Mayıs’tan itibaren artarak, Temmuz-Ağustos aylarında Büyükada 30.000 (Sedefadası dahil), Heybeliada 20.000, Burgazada 7.000 ve Kınalıada 15.000 olmak üzere, toplam 72.000 civarına ulaşmakta, günü birlik ziyaretçilerle ilçe nüfusu 140.000 kişiyi bulmaktadır.

Son on yılda ise, Türkiyenin pek çok turistik bölgelerinde olduğu gibi; Adalarda da İran, Irak, Suriye, Arabistan ve Körfez ülkelerinden kaçak ya da yasal yollardan gelen varsıl turistlerin geçici ya da sürekli konakladıkları yerlerin başında gelmektedir. Adalarda kalıcı yaşayan yerli sakinleri ise; şimdi ve gelecekte, adanın demografik yapısından endişe etmektedirler… Konaklama için sınırlı ve yemek için yerler bulunmaktadır. Fiatlar oldukça kazık. Bilginiz olsun… Ama her şeye karşın, Adalara gidipte balık-deniz ürünleri yemeden de olmaz… Adada lahmacun yiyenleri gördüm, şaşırdım…

İstanbul’un gerdanlığı, kızıl-altın kolyesi olan Prenses Adaları, mutlaka gezilip görülmesi gerekli yerlerdendir. Yoleri gezgin derviş rehberliğinde, Anadolu’nun ya da dünyanın bir başka alternatif turizm potansiyeli olan yerlerde ve kültürlerde buluşmak dileğiyle. Dostlukla… Yolunuz ve bahtınız açık olsun…

Devamı yarın…