Günümüz dünyasında yaşayanlar bir açıdan şanslı. Çünkü bir dünya savaşı yaşanmadı -80 yaşın üzerindekiler hariç-, su kıtlığı had safhaya ulaşmadı, küresel ısınmanın zararları tam olarak görülmedi, yapay zeka başta olmak üzere teknolojik gelişmelerin negatif yönleriyle karşılaşılmadı.
Bu tip insanlığı olumsuz etkileyecek şeylerden daha da sıralamak mümkün. Ancak ben bugün bunların insanlığa etkisinden değil, dünyada terk edilmek üzere olan "sosyal devlet" kavramının yaratacağı boşluktan bahsetmek istiyorum.
Sosyal devlet kavramının altın çağı, 19.yüzyılın ikinci yarısıyla 20.yüzyıldı. Bu yıllarda sanayinin en büyük ihtiyacı olan insan gücü, ülkelerin yönetimlerinde etkili oluyordu. Siyasi yapılanmalar da bunu gözeterek gerçekleşiyordu. Yani insan unsuru tüm yasal düzenlemelerde öncelikliydi.
Zamanla liberal ekonominin etkinleşmesi, sosyal devlet kavramını törpülemeye başladı. Hükümetler için ikincil, üçüncül öncelik haline gelen bu kavramın içi günden güne boşaldı. Artık insan unsuru önemli değildi. Daha çok kazanç fikri her şeyden önemli hale gelmeye başlamıştı.
Günümüzde sosyal devlet anlayışı tamamen yok olmamıştır. Halen bunu belli oranlarda uygulayan ülkeler vardır. Ancak gidişat yakın gelecekte bunun bile söz konusu olmayacağını gösteriyor.
Yazımın başında belirttiğim hususlara bir de sosyal devlet anlayışının yok olmasını eklediğimiz zaman, dünya üzerinde çoğunluğu oluşturan dar gelirlileri çok daha kötü günler bekliyor diyebiliriz. Yeni düzenin kurucuları olan azınlık bir kesim ise daha geniş refah alanına sahip olacaktır.
Yeni düzen sinyallerini çoktan beri veriyor. Şimdiden çalışanların mesai saatleri uzarken, kendilerine ayıracak vakitleri kalmamaya başladı. Karın tokluğuna asgari ücretle sadece yaşamlarını sürdürme çabasındalar. Alternatifleri işsiz kalmak oldu. Bu şekildeki yaşamı "modern kölelik" olarak adlandıranlar var.
Bu yeni düzenin seviyesi her ülkede aynı değil. Gelişmemiş ülkeler en derin şekilde bunu yaşarken, gelişmekte olan ülkelerde sancıları hissedilmeye çoktan başladı. Gelişmiş ülkeler ise refah payını eskisi gibi eşit dağıtmıyor. Yani oradaki dar gelirli de kendi çapında bu durumdan zarar görmeye başladı.
Bir yerde gelir dağılımında eşitsizliğin de büyümesi anlamına gelen bu durumun çaresi var mı?
Yok!
Çünkü günümüzde insan gücü yerine robotlara dayalı üretim ağırlık kazanmaya başlamıştır. Ayrıca; gerek uydu gerekse sosyal medya araçları ile tüm insanların davranışları kontrol altındadır. İnsan yaşamı değersizleşmiştir. Böylesi bir yapıda; eski düzenin korunması ya da kazanca değil de insana odaklanan bir sisteme geçiş mümkün değil.
Sonuçta günümüz dünyasında yaşayan insanlar, yukarıda bahsettiğim hususlardan çok daha fazla etkilenecek olan gelecek nesile göre şanslı diyebiliriz rahatlıkla.