Savur’da Ne Yenir, Ne içilir?

Zingil

Dobo, nohut, et ve baharatlarla yapılan geleneksel bir yemektir. Yoğurt ve ekşi tadıyla servis edilen dobo, Mardin Savur mutfağının farklı bir lezzeti olarak öne çıkar.

Mardin usulü içli köfte olan zingil, bulgurun içine kıyma, baharatlar ve ceviz karışımı ile hazırlanır. İnce bir hamur içinde sunulur ve yoğurtla servis edilir.

Savur başları ve üzümü ile ünlü yerlerden biridir. Üzüm şırası ve ev yapımı Öküzgözü - Papazkarası şaraplarıyla ünlüdür Savur…

Bin yıldır Kutsal Güneşin şavkında zikir eden Savurlu Süryani halkın inancı ve kardeşçe birlikte yaşama kültürünü özümseyerek bu günlere gelmelerindeki hoşgörü ve kardeşlik örneği; tüm bölgede barışın ve huzurun adresidir… Savur Dereiçi (Killit) Köyü mezarlığında; yan yana yatan Müslüman, Süryani, Protestan, Katolik ve Ortadoks mezar taşlarının yan yana yatan köylülerin, bu görsel zenginliğin simgesidir… Tüm farklılıklarına karşın; birlikte yaşama ve dotluğun örneğidir… Dereiçi Köyü girişindeki asırlık dev ağacın gölgesinde, mola vermeyi unutmayınız. Boşaltılmış koca köyün 6 kişilik halkın muhtarı ve eşinin ikramını tadınız…

Yolunuz, Yukarı Mezopotamya ovasının denizde tekne manzaralı gece düşüne yatmadan önce, Taşın ve aşkın dile geldiği; evliyalar ve zengin kültürler yurdu Mardin’e düşerse; Savur’u mutlaka gezip görmenizi ve bereketli sofralarına konuk olmanızı ısrarla öneririm… TRT Belgesel Kanal adına çektiğim “Anadolu Su Medeniyeti” belgeselinin Mardin ve Savur çekimlerinde, desteğini esirgemeyen Edem ailesine ve öğretmen dostlara teşekkür ederim…

Taşın ve Tanrı’nın sonsuz şiiri Savur’da sarı taşlar ney üfler, akkavak şiir söyler…

Modern Seyyah, Yoleri-Gezgin Derviş ile bir başka yörede ve bir başka ülkede buluşmak dileğiyle… Yolunuzun ve sözünüzün eri olun. Yoleri olun… Yolunuz açık olsun!…

Btarihi C╠Ğars╠Ğ─▒

Sarı taşların kutsal şiiri: SAVUR

Mardin’in şirin ve kendi halinde, güvenli bir yaşam alanı olan Savur ilçesinde ve köylerinde; Taşın ve Tanrı’nın sonsuz şiiri ve Stavur (Savur) adlı, kral kızının aşk şarkısı hala söylenmekte. Savur’da aşk başkadır… Mardin Kalesi ya da Kasımoğlu Müzesi’nin kanlı duvarından şırıldayan pınarından akan su yolunun yaşam serüveni; ardından bir akşam üstü şiirin dile gelişine tanıklık ederseniz eğer, sonsuz bir okyanusu andıran Mezopotamya ovasındaki ışık huzmelerin dansı, sizi uzaklara, bitmeyen umut ve ütopyalara taşıyacaktır. Hayal ve düşlerinizin ardına düşmenin tam zamanı…

2010 yılında, TRT Belgesel Kanal adına, 13 bölüm olarak 66 ilde çektiğim “Anadolu Su Medeniyeti” adlı belgesel çalışmalarım için, ikinci kez gittiğim Mardin ve Savur’da; Mezopotamya Su Medeniyetinin bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmıştım. Daha sonra ise; Mardin Artuklu Üniversitesi, DSİ, UUNESCO-IHP Mezopotamya Su Forumu etkinlikleri kapsamındaki sunumum ve belgesel gösterim, oldukça ilgi çekmişti. Sizinle paylaştığım bu gezi notları, bu sırdaş yolcuğun bir kısmını kapsamaktadır.

Yukarı Mezopotamya’nın arka bahçesi Savur; Mardin’e bağlı şirin bir ilçe. Savur: Evliyalar, seyitler ve binlerce yıllık kültür zenginliklerinin yan yana yaşadığı; sarı taşların nefesinde-şiir sıcaklığında aşkın meşk edildiği, dağların dağlara selam durduğu, volkanik tüf kayaların oyuklarına yuva yapıp, binlerce yıldır sorunsuz-kavgasız gül gibi geçinen Seydi, Hanefi, Şafi, Arap, Süryani, Türk, Kürt ve Yezidilerin, akkavak gölgesinde ve Savur Tepesi’nin eteklerinde soluklandığı bir cennet mekan.. Savur kırsalınsa, dolunay gölgesinde cep telefonlu askerler ve keçi çobanlarının mesaj trafiği…

Yeşilin her tonunun güz sarısı ile kucaklaşıp, gün batımında güneşin kızıl dokusunun ipek bir atlas gibi Yukarı Mezopotamya’yı örttüğü anı gözlemlemek, inanılmaz bir esin kaynağı ve Nemrut Dağı’ndan sonra, bölgede turuncu bir top gibi elinizden yitip giden güneşin kızıl guruplarda sizinle dans edişinin ayrıcalığını yaşayacaksınız. İşte tam da o zaman; nice sevda öykülerine tanıklık eden Savur evlerinin sırdaş sarı taşının ve Tanrının sonsuz ve zamansız şiiri başlar…

Devamı yarın…