Hatırlarsınız, vaktiyle bir rektör yardımcısı, “Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış halktır. Cahil halkın ferasetine güveniyorum. Okuma oranı arttıkça beni hafakanlar basıyor” demişti.

Rektör yardımcısının tam istediği toplum olma noktasında hızlı adımlarla ilerliyoruz.

Televizyonda yarışma programı var… Üniversite mezunu genç kız yarışıyor.

İlkokul seviyesinde, hatta anaokulunda öğretilen konuda bir soru soruluyor.

“Türk alfabesindeki ilk ünsüz 5 harfi say, diyen öğretmene öğrenci hangi cevabı verirse sözlüden yüksek not alacaktır?”

Cevap seçenekleri de verilmiş… 1, 3, 5, 7, 9… B, c, ç, d, f… Do, re, mi, fa, sol… Proton, nötron, elektron şeklinde…

Yarışmacı, seyirci joker hakkını kullandı.

Eskiler “Elif görse mertek sanır” derlerdi… Ondan daha da vahim…

Düşünün, alfabenin sessiz ilk 5 harfini bilmiyor. Başka ne denilebilir?

Yine aynı yarışma… Başka bir yarışmacı…

Dostoyevski’nin bir eseri soruluyor. Cevap şıkları olmazsa bilemeyebilir, anlaşılır bir durumdur.

Şıklarda, dünya klasiklerinin en ünlü 3 romanı ve doğru cevap olan yazarın eseri yer alıyor.

Yarışmacı joker hakkını kullandı ama yine de bilemedi, yarışmadan çekildi.

Alfabeyi bilmeyen yarışmacıdan sonra bu soruyu bilememesi normaldir diyeceğim ama…

Üniversite son sınıf öğrencisi yarışmacının iki üç kez tekrarladığı cümle tüyler ürpertici…

“Kitap okumuyorum, okumayı sevmiyorum.”

Sokak röportajı değil, yarışmacılar bir sürü elemeden geçerek ve seçilerek çağrılmış…

Sokak röportajlarındaki cehalete üzülürken, ekranlardaki yarışmacıların durumu daha da beter çıktı.

Rektör yardımcısı, sanırım üniversitede bu öğrencileri gördüğü için cahilin ferasetine güveniyorum diye büyük bir buluş sergilemiş!

Yarışmada seyrettiğimiz, eğitim sisteminin getirdiği trajik sonuçtur.

2-3 yılda bir Milli Eğitim Bakanı değişiyor. Her bakan, Amerika’yı yeniden keşfeder gibi güya büyük büyük reformlar yapıyor!

Her geçen gün başarı seviyesi daha da aşağı düşüyor.  Reform diye atılan her adım, eğitimi biraz daha dibe yaklaştırıyor.

Düşünün, son birkaç yıldır yapılan en büyük reform (!) iki ara tatil daha getirmek olmuştu.

Yeni bakanımız da tatilleri fazla bulmuş olacak ki, yaz tatilini kısaltmayı planlıyor.

Eğitim sistemimizdeki tüm yenilikler tatil günlerini hesaplamaktan ibaret!

Basit matematiği, daha açık ifade ile dört işlemi bilmeden mezun olan binlerce öğrenci var.

Yakında okuma yazma bilmeden mezun olanları görürsek şaşırmayalım…

***

Feribot sendromu

1980 yılında Almanya Mayer Werft Tersanesinde inşa edilen Estonya Feribotunun batmasıyla 852 yolcu öldü.

137 kişi bu kazadan kurtuldu. Kıyıya yakın bir mesafede su alması nedeniyle yatarak batan feribot, sadece gemi mühendisleri tarafından değil aynı zamanda kazada ölümlerin nedeni açısından davranış psikolojisi uzmanlarınca da yıllarca incelendi.

İnsan davranış psikolojisi uzmanları bu kazada ölen 852 yolcunun neden kurtulamadıklarını araştırdı. Aileleriyle görüşüp geçmişlerini incelediler. Ölenlerin yüzde 98’inin çok iyi yüzme bildiklerini belirleyen uzmanlar son olarak kazadan kurtulanlarla görüştüler.

Ortaya çıkan sonuç şuydu…

Feribot 28 Eylül’de gece saat 00.50’de sert dalgalar nedeniyle su almaya başladı. Feribota giren sular 50 santim yüksekliğe ulaştı ve feribot yan yatmaya başladı. Su miktarının artmasıyla birlikte tahliye işlemi başladı. Ancak 989 yolcudan sadece 137’si su almaya başlar başlamaz hemen feribotu terk etti. Geri kalan 852 yolcu ise gemi kaptanının “Panik yapmayın; dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini izlediler. Saatler ilerledikçe feribot daha da yan yattı ama 852 yolcu izlemeye devam etti. Sonunda saatler 01.50’yi gösterirken tamamen yan yatarak sulara gömüldü.

Feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmelerine rağmen son saniyeye kadar rahat rahat batışı izleyenler psikoloji ders kitaplarında “Estonya Feribotu Sendromu” olarak yer aldı. Halen o insanların davranış şekillerine psikoloji bilimi mantıklı bir açıklama getiremedi.

(Alıntıdır)

***

TEBESSÜM

 Zor soru

Temel, sınavda soruları cevaplamak için zar atıyordu. 1 gelirse A, 2 gelirse B, 3 gelirse C, 4 gelirse D, 5 gelirse E şıkkını işaretliyordu. 6 geldiği zaman tekrar zar atıyordu.

Temel bir atmış 6 gelmiş, bir daha atmış yine 6 gelmiş, birkaç kez daha atmış, yine 6 gelince “Bu soru çok zor, bu soruyu geçeyim” demiş.

***

GÜNÜN SÖZÜ

Başına sarık sarar, Kendine mürit arar, İlmi yok neye yarar, Ahir zaman şeyhleri.

Hoca Ahmed Yesevi