Çok şükür; Ramazan bitti…. Bayrama kavuştuk…
Bayramı ve bayram yapmayı hak edebildik mi derseniz; orası biraz şüpheli…
Bayramlar birlik ve beraberliği, dayanışmayı, kardeşliği, sevgiyi, saygıyı güçlendirir, küsleri barıştırır… Küsler barışsın, Müslümanın Müslüman kardeşiyle 3 gün küs durması günahtır…
Daha nice güzel söz söyleriz…
İş uygulamaya gelince, Ramazan ve Bayramda bile bildiğimizi okuruz…
Halkımız karpuz gibi ortadan iki parçaya ayrıldı.
İnsanların farklı düşünmesi, farklı kültüre sahip olması, değişik hayat sürmesi tabii ki bir zenginliktir…
Farklılıkları düşmanlık haline getirmek ise cehalettir…
Koskoca ülke, iktidar yanlıları ve muhalifler diye ikiye bölündü…
İktidara destek verenler muhaliflere ateş püskürüyor; muhalifler iktidar yanlılarına demediğini bırakmıyor…
İyiyi kötüyü ayırma, doğru bulma derdinde olan yok. Varsa yoksa ben haklıyım kavgası…
Mahkeme bir karar veriyor, toplumun yarısı kararı alkışlıyor; kalan yarısı şiddetle eleştiriyor, karşı çıkıyor.
Mahkeme kararı haklı mı, adil mi, doğru mu, verilen ceza hukuka uygun mu bakan yok…
Eğer işimize geldiyse mahkeme doğru karar vermiştir; işimize gelmemişse herkes haddini bilecek diye yüksek perdeden bağırmalar, tehditler gırla…
İnsanlar arasında fikir ayrılıkları olması normaldir, ancak toplumun ortak paydası olur. Herkes en azından adalette, hak ve hukukta, kanunlara uymakta hem fikir olmalı, aynı duyarlılığı göstermeli…
Milli ve devletin çıkarları konusunda ortak hareket etmeli… Aynı ve doğru tavrı koymalı…
Bayramlarda bile nifak tohumu ekmeyi başaran, bayramlar üzerinden kavga çıkarmayı meziyet sayan insanlar var…
Sizin gibi düşünmeyen insanları sevmeyebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz; en azından insanlara saygı duyun… Saygı duymuyorsanız da sessiz kalın, hain diye damgalamayın…
Kendisi gibi düşünmeyen, kendisine hak vermeyen, karşı safta gördüğü herkesi yaftalamaktan, hain damgası vurmaktan artık vazgeçmeli…
Sevgi ve kardeşlik tohumları ekmek varken, kinden beslenmenin ve kindar nesil yetiştirmenin kime ne faydası olacak!
Biraz vicdanlı olalım… Bu bayram başlangıç olsun…
Küçük siyasi çıkar uğruna kardeş kardeşe küs kalmasın. Siyasi hesapları bir kenara koyalım…
Sevgiyi ve hoşgörüyü hakim kılalım…
Bayramı bayram gibi yaşayalım….
*****
Bir bardak çay
Bayram günü biraz neşelenelim diye sosyal medyada çok dolaşan bir yazıyı paylaşıyorum.
Çayın alt demliği ‘kaynana’dır. Sürekli kaynar durur. Hatta dikkat edilmezse taşabilir de…
Üst demlik ‘gelin’dir. Alt demlik kaynadıkça onun da harareti artar. Ama aynı zamanda da olgunlaşır ve demlenir…
‘Gelinin kocası’ ise ‘bardak’tır. Her iki çaydanlıktan da nasibini alır. Biraz kaynana doldurur onu; biraz da gelin. Bu nedenle de denge unsurudur. Açık ya da demli çayın hoşa gitmemesi bundandır…
‘Çocuklar’ çayın şekeridir. Tat verir. Çok şeker çayın lezzetini bozar. Şekersiz çaya alışanlara ise bir tanesi bile fazla gelir…
‘Görümce’ ise çay kaşığıdır. Arada bir gelir karıştırıp gider…
‘Kayınpeder’e gelince; o da ‘çay tabağı’dır. Çayın demine, suyuna karışmaz; bir kenarda lök gibi oturur. Sadece dökülenleri toplar ve çevreye zarar vermesini engeller. Ancak; ara sıra boşaltılması gerekir, yoksa taşıp her şeyi berbat edebilir…
‘Çay süzgeci’ ailenin sahip olduğu değerlerdir. Aileyi dış müdahalelerden korur. Delikler büyük olursa çayın tadı kaçar.
Suyu ısıtan ‘ateş’ ise hoşgörüdür. Ateş olmadan çayda olmaz…
Kısacası ‘bir bardak çay’ ailedir ve ağız tadıyla içilen bir bardak çayın üstüne yoktur…
*****
TEBESSÜM
Kurban
Temel’in ineği hastalanır. Oturur, dua eder:
- Allah’ım bu inek iyileşsin, 15 gün oruç tutacağım.
Ertesi gün gider ahıra, inek sağlam.
“Bir kez söz verdik, tutacağız” der ve Temel, oruca başlar.
Tam 15. gün inek ölür… Temel çok sinirlenir:
- Bu ineği kurbana, 15 günü de Ramazan orucuna saymazsam!
*****
GÜNÜN SÖZÜ
Eskimiş fikirler paslanmış çivilere benzer, söküp atmak çok güçtür.
Cenap Şahabettin