“Veda Busesi”nin hikâyesini yazdığım dünkü yazımın sonunda bugün Orhan Seyfi Orhon’dan söz edeceğimi belirtmiştim. Orhan Seyfi Orhon 1890 yılında İstanbul'da, Çengelköy’de doğdu. Babası Miralay Emin Bey, annesi Nimet Hanım’dı. Orta ve lise öğrenimini Beylerbeyi Rüşdiyesi (1905) ve Mercan İdadisi’nde yaptı. Öğrencilik döneminde şiirle ilgilendi; edebiyat hocası Celal Sahir Bey’den teşvik gördü. Abdülhak Hamid ve Tevfik Fikret etkisinde şiirler yazıyordu.  

Orhan Seyfi’nin şiirleri 1909 yılında Kehkeşan dergisinde görülmeye başladı. Yalın bir dille aruz vezninde yazdığı “Fırtına ve Kar” adlı şiiri ile tanındı, Yüksek öğrenimine Tıbbiye’de başladı. Bir anestezide fenalaşınca tıp eğitiminden vazgeçip hukuka yöneldi.  Öğrenciyken Hıyaban dergisini çıkararak yayıncılığa başladı.

Hukuk Fakültesi'ni 1914’te tamamladı ve Meclis-i Mebusanın Kavanin Kaleminde memurluğa ve öğretmenliğe başladı. Bu dönemde Türkçü aydınlarla tanıştı. Ziya Gökalp’in uyarılarıyla halkın diline, vezinde ise aruzdan heceye geçti.

Şiir ve yazıları Türk Kadını, Şair, Büyük Mecmua, Servet-i Fünûn, Ümit ve Yarın dergilerinde yayımlandı. Türk Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul hükûmetini destekleyen Aydede dergisinde mizah yazarlığı yaptı.  O güne kadara yayımlanmış gazete ve dergi yazılarını “Fiskeler” adlı mizah kitabında bir araya getirdi. Bu kitapta dönemin şair ve yazarlarının hicvedildiği yazılara, yazarın kurguladığı mizahi anket ve mülakatlara yer verdi.

Sosyal olayları hicivsel bir üslupla ifade ettiği şiirlerini Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi adlı kitapta topladı. 1922’de ayrıca bu kitaptaki şiirlerine yeni şiirler de ekleyerek “Gönülden Sesler” adlı kitabını yayımladı.

Gönülden Sesler adlı kitabından bir şiir aktarayım:

ANADOLU TOPRAĞI

Senelerce sana hasret taşıyım

Bir gönülle kollarına atılsam;

Ben de bir gün kucağında yaşayan

Bahtiyarlar arasına katılsam.

 

En bakamsız en kuytu bir bucağın

Bence İrem bağı gibi güzeldâr:

Bir yıkılmış evin, harap bucağın.

Şu heybetli saraylara bedeldir.

 

Kadir Mevlam, eğer senden uzakta

Bana takdir eylemişse ölümü,

Rahat etmem bu yabancı toprakta

Cenette de avutamam gönlümü

 ……

Bir gün olup kucağına ulaşsam

Gözlerimden döksem sevinç yaşını

Sancağının gölgesinde dolaşsam

Öpsem, öpsem toprağını taşını

 Gönülden Sesler beklentilerini karşılamayınca şiiri ikinci plana aldı. Bacanağı Yusuf Ziya ile beraber çıkardıkları Akbaba’da mizah yazarlığını sürdürdü. Papağan (1924-1927) ve Yeni Kalem adlı mizah, Resimli Dünya (1924-1926) adlı çocuk ve magazin dergileriyle, edebiyat ve sanat içerikli Güneş’i (1927) yayımladı; 1928-1932 yılları arasında Karagöz’ün yayım sorumluluğunu üstlendi  

1932-1938 yılları arasında Yusuf Ziya ile birlikte Edebiyat Gazetesi, Hızlanış, Ayda Bir, Her Ay, Her Şey gibi dergiler çıkardı. 1941-1944 arasında Yusuf Ziya ile birlikte haftalık Türkçü Fikir ve Sanat mecmuası Çınaraltı'yı yayımladı. Yusuf Ziya'nın adının Akbaba ile Orhon Seyfi'nin adı da Çınaraltı ile anılıyordu.

Daha çok ferdi duyguları işlediği şiirlerini, sade, pürüzsüz ve anlaşılır bir dille söylemişti. Mısralarında duygu güzelliği, incelik ve ahenk vardı. Pek çok şiiri Türk sanat müziği türünde bestelenmişti.

“Ölürsem yazıktır sana kanmadan

Kollarım boynunda halkalanmadan

Bir günüm geçmiyor seni anmadan

Derdine katlandım hiç usanmadan

Diyorlar: "Kül olmaz ateş yanmadan

Denizler durulmaz dalgalanmadan!

 ….."

Orhan Seyfi, 1946'da Cumhuriyet Halk Partisi'den Zonguldak milletvekili seçildi. 1950’li yıllarda Demokrat Parti’yi destekleyen Zafer ve Havadis gazetelerinde yazılar yazdı.

1960'tan sonra Adalet Partisi'ne girdi. 1 Mart 1962’de Son Havadis gazetesinde günlük yazılar yazmaya başladı ve hayatının sonuna kadar sürdürdü. 1965'te Adalet Partisi’nden İstanbul milletvekili seçildi. 22 Ağustos 1972’de İstanbul’da vefat etti. Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.