Adı, vatan ve hürriyet sevgisi ile özdeşleşmiş, şair, gazeteci, yazar Namık Kemal’i aramızdan ayrılışının 137. yılında anmadan geçemedim. "İntibah", "Vatan Yahut Silistre", "Cezmi", "Zavallı Çocuk", "Kara Bela", "Akif Bey", "Gülnihal" ve "Celaleddin Harzemşah" gibi eserlerini bir çırpıda hatırlayabeleyorum.

Babasının adı, Yenişehirli Mustafa Asım, annesi Fatma Zehra Hanım'dı. 21 Aralık 1840'da Tekirdağ'da dünyaya geldi. Asıl adı Mehmet Kemal’di.

Namık Kemal, annesi Fatma Zehra Hanım'ı 1848 yılında kaybetti. Çocukluğunu dedesi Abdüllatif Paşa'nın yanında, Rumeli ve Anadolu'da geçirdi. Namık Kemal, dedesinin farklı kentlerde görev yapması nedeniyle düzenli bir eğitim alamasa da gittiği özel kurslarda Arapça ve Farsça öğrendi.

Dedesinin Afyonkarahisar'daki vali yardımcılığı görevinin ardından İstanbul'a babasının yanına gelen Namık Kemal, burada kısa sürelerle Bayezid Rüştiyesine ve Valide Mektebine gitti.

Dedesinin Kars'a sancak yöneticisi olarak atanmasıyla 1,5 yıl burada kalan Namık Kemal, Karslı şair ve müderris Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendi'den divan edebiyatını öğrendi.

Babasının 1855'te Bulgaristan'ın Filibe kentine mal müdürü olarak atanması ve dedesinin Sofya Kaymakamlığına atanması ile Sofya'ya giden Namık Kemal, Kars'ta öğrendiği aruz ve hece vezinlerini burada pekiştirdi.

Sofya'da evlerine ziyarete gelen dedesinin arkadaşı şair Binbaşı Eşref Bey, şiirlerini okuduktan sonra asıl adı "Mehmet Kemal" olan usta edebiyatçıya katip anlamına gelen "Namık" ismini verdi.

Sofya'dan 1857'de İstanbul'a dönen Namık Kemal, 1863'ten itibaren 4 yıl yeniden Tercüme Odasında görev aldı ve edebiyatta batılılaşmanın ilk adımlarını atan İbrahim Şinasi ile tanıştı ve "hak, millet, vatan, hürriyet, millet meclisi" gibi kelimeleri daha sık kullanmaya başladı. Tasvir-i Efkâr gazetesinde fıkra ve tercüme yazıları kaleme aldı.

Komşuları Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi'nin kızı Nesime Hanım ile evlenen edebiyatçının bu evlilikten Feride ve Ulviye adını verdikleri iki kızı, Ali Ekrem adını verdikleri bir oğlu oldu.

Şinasi'nin 1865'te Tasvir-i Efkâr gazetesini kendisine bırakarak Fransa'ya gitmesi üzerine, gazeteyi tek başına çıkarmaya başladı.

Namık Kemal, yeni bir anayasa ve parlamenter bir yönetim kurulmasını amaçlayan derneğin görüşleri doğrultusunda yazılar yazdı.

"Şark Meselesi" üzerine yazdığı bir makale, usta yazarın gazetesinin 1867'de kapatılmasına ve kendisinin Erzurum Vali Muavini olarak atanmasına sebep oldu.

Namık Kemal, hükümet tarafından gönderildiği Erzurum'a gitmek yerine Ziya Paşa ile Paris'e gitti. Fransız hükümetinin Genç Osmanlılara ülkeyi terk etmelerini söylemesi üzerine Londra'ya geçen Namık Kemal ve arkadaşları burada Hürriyet gazetesini çıkardı.

Siyasetten uzak durmak, yazı yazmamak koşuluyla affedilmiş olan Namık Kemal, İstanbul'a döndükten sonra mizah dergisi "Diyojen"de imzasız fıkralar yazdı.

Mutasarrıf olarak Gelibolu’ya atandı. Usta yazar burada "Vatan yahut Silistre" oyunu ile "Evrak-ı Perişan" adlı eserini tamamladı.

Gelibolu mutasarrıflığı görevinden alınan Namık Kemal, 1872'de İstanbul'a döndü. Burada İbret gazetesinin tekrar başına geçen Namık Kemal, bir makalesi nedeniyle hakkında soruşturma açılıp gazetesi kapatılınca kendini tiyatroya verdi.

1 Nisan 1873 gecesi İstanbul'da Güllü Agop'un Gedikpaşa'daki tiyatrosunda sahnelenen "Vatan Yahut Silistre" oyunu, sahnelenen ilk tiyatro eseri oldu.

Oyun sonunda çıkan olaylar nedeniyle Kıbrıs'a, oradan da Midilli'ye sürgün edilen Namık Kemal, sürgün sonrası geldiği İstanbul'da Hürriyet Kasidesi adlı eserini kaleme aldı.

Yarınki yazımda, Hürriyet Kasidesi’nden birkaç beyit verdikten sonra sürgün hayatından söz edeceğim: