23 Şubat 1971’de Halid Fahri Ozansoy, çok sevdiği vatanının toprağına verilmişti. Öte yandan şubat ayı vatan topraklarının en çok kurtarıldığı ay olmuştu. Bu ay içinde Kahramanmaraş, Erzincan, Görele, Vakfıkebir, Gümüşhane, Maçka, Kelkit, Akçaabat, Tonya, Çayırlı, Kırık Bucağı İspir, Yukarıkırzı, Bayburt, Tercan, Ardahan, Çıldır, Hanak, Posof Trabzon, Yorma, Araklı, Sürmene, Çaykara ve Of’un kurtuluş günleri var.
Genlerimizde olan vatan sevgisi, çocukluk ve delikanlılık günlerimizde dilimizden düşürmediğimiz Necmettin Halil’in “Dur Yolcu”, Orhan Şaik’in “Bu vatan Kimin” benzeri şiirleriyle yeni ivmeler kazanmaktaydı. Bunlardan biri de Halit Fahri Ozansoy’un “Vatan Destanı”ydı:
“O kadar dolu ki toprağın şanla,
Bir değil sanki bin vatan gibisin,
Yüce dağlarına çöken dumanla,
Göklerde yazılı destan gibisin.
Hep böyle bulutlar içinde başın,
Hilâli kucaklar her vatandaşın.
Geçse de asırlar, tazedir başın,
O kadar levendsin, fidan gibisin.
Çiçeksin, bayılır kuşlar kokundan,
Her dalın bir yay ki zümrüt okundan.
Müjdeler fısıldar Ergenekon'dan:
Bu sese gönülden hayran gibisin.
Ey bütün cihana bedel Türk ili,
Açtığın cenklerin yoktur evveli.
Tarih bir nehir ki coşkundur seli,
Sen ona nisbetle umman gibisin.
Bir yandan hep böyle taştın, köpürdün
Bir yandan cefalı bir ömür sürdün.
Fakat ne derece ezildinse dün,
Şimdi yine tunçtan kalkan gibisin.
Bir insan nihayet kemikle ettir,
Bu et, bu kemiğe can hürriyettir.
En büyük hürriyet cumhuriyettir,
Demek ki şimdi sen bin can gibisin.
Ey ana toprağı, Ey Anadolu,
Açıldı önünde Türklüğün yolu.
Hamdolsun her yanın bereket dolu,
Cennette bir yeşil meydan gibisin.
Yeni bir ay ördün al bayrağına,
Girdin en sonunda irfan bağına,
Medenî hayatın nur ırmağına,
Ezelden susamış ceylan gibisin”
Kabri Zincirlikuyu’da olan Halid Fahri, Cumhuriyet sonrası Milli Edebiyatımızda “Beş Hececiler”dendi. Askeri Doktor Fahri Paşa’nın oğlu olarak 1891 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra, dışardan sınava girerek öğretmenlik diploması aldı..
Beş Hececiler, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy ve Orhan Seyfi Orhon tarafından geliştirilen cumhuriyet döneminin ilk şiir akımı olmuştu. .
Bu akımın sanatçıları, genellikle şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele yıllarında başlamışlardı. Milli Edebiyat akımından etkilenmeleri doğaldı. Aruz vezniyle başladıkları şiirlerinde hece veznini kullanmaya karar vermişlerdi. Bir anlamda Hececilerin sanat anlayışını Ziya Gökalp’ın "Sanat" (Yeni Hayat, 1917) şiiri belirlemişti:
"Aruz sizin olsun, hece bizimdir,
Halkın söylediği Türkçe bizimdir:
Leyl sizin, şeb sizin gece bizimdir,
Değildir bir mana üç ada muhtaç."
Beş Hececilerin yararlanmak istedikleri bir hazine Halk Edebiyatıydı. Bu alanda yapılan veya yapılacak olan derlemeler, araştırmalar ozanlarca değerlendirilmeliydi. Öyle de yaptılar. İnsaflı ve insafsız eleştiriler de aldılar. Bir bölümü ideolojik eleştiriler şu düşüncede odaklanıyordu:
“…Yurt güzelliklerinin, Anadolu’nun basmakalıp söyleşilerle görüntülenmesi olarak aldılar. Yurtseverlik, kahramanlık temlerinin egemen olduğu şiirleriyle topluma güç aşılamaktı amaçları. Sonuçta sığ bir ‘memleketçi edebiyat’ı geliştirdiler”
Ozansoy’un şiirleri, duygusallığın yanında öğretici nitelikler de taşıyordu. İlk şiir kitabı “Rü'ya”,1918'de yayınlanmıştı. Bunu, 1919'da Cenk Duyguları, 1921'de Efsaneler, 1922'de Bulutlara Yakın, 1931'de Gülistanlar ve Harabeler, Balkonda Saatler ve 1938'de Sulara Dalan Gözler adlı kitapları izledi.
Halit Fahri’nin “Baykuş” adlı manzum piyesi büyük ilgi gördü. Daha sonraları “İlk Şair”, “Sönen Kandiller”, “Nedim” ve “On Yılın Destanı” adlı manzum piyeslerini yazdı.