2000’den sonra doğanlar yani nam-ı diğer Z Kuşağı okulda, evde ve yeni yeni katılmaya başladığı çalışma dünyasında sürekli eleştiriliyor. Ders çalışmayan, yatağını toplamayan, kafasını bilgisayar ve telefondan kaldırmayan Z Kuşağı iş dünyasında ise aidiyetsiz, isyankar, talepkar ve sabırsız olarak tanımlanıyor. Bunlar Z Kuşağına has özellikler mi yoksa sistem “bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre mi yargılıyor?” Bu sosyolojik meselenin birçok yönü var ancak biz konuyu Z Kuşağı ve istihdam bağlamında irdeleyeceğiz.

NEET (Not in Education, Employment or Training) yani “eğitimde, istihdamda ve mesleki eğitimde olmayanlar” şeklinde tanımlanan yeni küresel kavrama biz Ev Gençleri diyoruz. Özünde gençlerin istihdamla ilişkisine odaklanan kavram “bu gençler nerede” diye soruyor. OECD ülkeleri arasında en fazla NEET gence sahip ülke ise Türkiye.

Ev Gençleri 6 sınıfta inceleniyor. “İstihdamda” olanlar çalışıyor. “Sınırda” olanlar ise ara sıra çalışıyor. “Aktif” sınıftakiler çalışmaya niyetli ama bu niyetlerini ortaya çıkaramamış gençleri kapsarken “pasif” sınıftakiler potansiyelleri yüksek olduğu halde çalışmayı düşünmeyenleri içeriyor. Son iki grup olan “ümitsizler” iş bulmak için çok çabalamış ancak umudunu kaybetmişleri, “kalıcılar” ise engelli, mülteci ve ayrımcılığa uğrayan etnik kökenliler gibi dezavantajlı grupları ifade ediyor. Ülkemizdeki en yaygın Ev Genci profilleri ise aktif, pasif ve ümitsizler olarak öne çıkıyor.

İŞVEREN & YÖNETİCİ GÖZÜNDEN Z KUŞAĞI

Yöneticiler Z Kuşağının daha iş görüşmesine ön hazırlık yapmadan ve uygunsuz kıyafetlerle geldiklerini, beklentilerinin çok yüksek olduğunu, işe değil kendilerine odaklı (bencil) olduklarını ve umursamazlıklarını dile getiriyorlar. Z kuşağına mensup çalışanların ise işyerinde huzursuz olduklarını, şirkete bağlılık göstermediklerini, takım çalışmasına yatkın olmadıklarını, uzun vadeli hedeflere inanmadıklarını, motivasyonlarının düşük olduğunu ve kısa süre sonra işi bıraktıklarını iletiyorlar. Onlara göre Z Kuşağı bencil, tembel, kısa yoldan köşeyi dönme odaklı, sabırsız, aidiyetsiz, güvenilmez ve disiplin altına alınamaz bir profile sahip.

Z KUŞAĞI GÖZÜNDEN

Z Kuşağı sabah 8 akşam 6 çalışmayı anlamsız buluyor, çalışsa bile istediği hayata ulaşamayacağını düşünüyor, iş görüşmelerine ailesinin zoru ile gidiyor, mekan odaklı çalışma sistemine inanmıyor, sürekli aynı yerde aynı şeyi yapmanın verimini azalttığını düşünüyor, maaş ve sosyal hakları yetersiz buluyor, değer görmediğine ve sadece kapitalist sistemin bir eşyası gibi “kişiliksiz emeğe” indirgendiğine inanıyor. Onca eğitim sürecinin ardından zaten doğruluğuna inanmadığı bir iş hayatına katılabilmek için karşısına çıkarılan “CV’niz iyi ama tecrübeniz yok” engelini yersiz bulan Z Kuşağı birçok alanda torpilin ve adaletsizliğin hüküm sürdüğünü düşünüyor.

Z KUŞAĞINI ANLAMAK

Her kuşağın kendine has iklimi, her iklimin ise farklı meyveleri olur. Ben 41 yaşında, öncü Y kuşağı bir yöneticiyim. Bizden önceki Gelenekseller (dedelerimiz) ve Baby Boomers’ler (babalarımız) savaş ve ihtilal görmüş bir kuşak olarak farklı değerlere ve bakış açılarına sahiptiler. Benim kuşağım ise tek kanallı tv’lerden bugünün yapay zekasına uzanan süreci deneyimleyerek büyüdü. Bizim kuşakta çok az kişi istediği mesleği ve okulu seçebildi çünkü imkanlar kısıtlıydı. Bugün ise bambaşka bir dünyadayız.

İnsan çevresinden ve bildiklerinden ibarettir. Z Kuşağı internet çağına doğdu. Henüz 5 yaşındayken Dünyanın öbür ucundaki bir gelişmeden haberdarlar. Başka ülkelerdeki yaşıtlarının veya meslektaşlarının çalışma şartlarını ve yaşam standartlarını biliyorlar. 40 yıl çalışıp bir ev ve araba alabilme hayalini paylaşmıyorlar. İstedikleri mesleği seçip insanca yaşamak, değer görerek değer üretmek istiyorlar. Asgari ücret sınırında, katı ast üst ilişkisi içerisinde, yılda bir düzenlenen pikniklerle motive olamıyorlar. Sosyal medya sayesinde ihtişamlı yaşamların, gelir adaletsizliğinin ve kullanıldıklarının farkındalar. Bizim kuşak bunu kendine yeni itiraf edebiliyor ve otorite korkusundan dile getiremiyorken bu gençler özgürce haykırıp “kurmuş olduğunuz köhne sistemi ve otoritenizi reddediyoruz” diyerek adaletsizliğe karşı gelme cesaretini gösteriyorlar. Bu gençler pırıl pırıllar, zekiler, uygun ortam yaratıldığında çalışkan ve üretkenler. Sadece onları anlamamızı ve fikirlerine değer vermemizi bekliyorlar.

Ben Z Kuşağına inanıyorum. Hepimiz gibi bazı eksikleri olsa da çoğunlukla haklılar. Onları kendi değerlerimizle yargılamayı bırakmalı ve tüm gerçekleriyle kabul etmeliyiz. Çünkü farklılar ve bizim inşa ettiğimiz sisteme uyum sağlamak zorunda değiller. Onlara uygun çalışma ortamını oluşturmalı ve tecrübemizle rehber olmalıyız. Aksi halde onları istihdama katarak verim almamız mümkün olmayacak ve eksik kadrolarımızla Z Kuşağını haksız yere suçlarken ülkece kaybetmeye devam edeceğiz.