Nehirlerin debisi düşüyor, göller kuruyor, baraj suyu seviyeleri aşağı iniyor, küresel ısınma sonucu kar ve yağmur yağışı mevsim normallerinin altında seyrediyor. Kısaca dünya büyük bir kuraklık krizinin eşiğinde.

Ülkemizde baraj doluluk oranları tehlike seviyesine indi. Sadece İstanbul'da bile barajların toplam doluluk oranı yüzde 17.

X X X

Geleceğe yatırım yapan ekonomisi güçlü ülkeler gelecekteki bu durum için kendi çapında birşeyler yapmaya çalışıyor. Bunun en somut örneğini Çin'de görüyoruz. Gerçekleştirmeye çalıştıkları projelerle, bir damla yağmur suyunu bile heba etmeyen bir sistem üzerinde çalışıyorlar. Projenin bitimi sonrası 1,2 milyar nüfusa sahip Çin, hem insanına hem sanayisine 40 yıl yetecek düzeyde su rezervine sahip olacakmış.

Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ise su kıtlığı tehlikesi karşısında kaderlerinin ne olacağını bekliyor.

Konu ihmale gelecek bir konu değil. Ülke olarak bugünden tezi yok bu konuyu masaya yatırmalıyız. Hiçbir şey bundan önemli olamaz.

X X X

Coğrafya olarak şanslı bir bölgedeyiz. Yeterli su kaynaklarına sahibiz. Nehirlerimiz, göllerimiz ve bunları besleyebilecek doğal su kaynaklarımız var. Bu avantajın bugüne kadar nemasını yedik, bugünden sonra ise geleceğe dönük önlemler açısından bunu kullanmalıyız. Yapılacak tek şey bu kaynakların sürekliliğini sağlamak ve nehirlerimizle göllerimizi beslemeye devam etmek olmalı. Bu değerlerimize halel getirecek hiç bir rant projesinin önünü açmamalıyız.

Bir başka konu daha var ki, her yaşayışımızda sanki içimden bir şeyler dışarı akıyor. Bu da yağmur sularının adeta heba olurcasına denize akması. Yeri geliyor, metrekare başına 50-60 kilo yağmurun bile yağdığını görüyoruz. Bu suyun belki de tümü, şehir merkezlerine zarar vererek en yakın yerden denize dökülüyor. Oysa bu suları her bölgede oluşturulacak rezerv depolarıyla biriktirebiliriz. Ondan sonra ister sulamada, istersek takacağımız arıtma cihazları ile temiz su olarak hanelerde kullanabiliriz. Bu arada "meydanı boş bulan" yağmur suyunun yerleşim yerlerine vereceği zararı minimuma düşürmüş oluruz.

X X X X

Geleceğin en büyük gelir kaynağı olacak su, petrolden daha değerli hale gelecek. Bölgemizde böylesi bir değere sahip olmamız, bölge üzerinde yürüttüğümüz uluslararası politikada da sözümüzü daha geçirecek bir konumda olmamızı sağlayacaktır.

Ayrıca unutmamalıyız, normal gidişatın tersi durumlarda bölgemizde her an olabilir. Savaş gibi doğal afetler gibi...

Savaş veya uluslararası alanda yaşanacak olumsuz bir gelişmede, başta su olmak üzere beslenmede kendine yeten ülkeler baştan 1-0 önde başlarlar mücadeleye. Aksi durumda olan ülkeler ise özellikle savaş durumunda ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, bir yerde açlık ve susuzluğa dayanamazlar.

Tarihte bunun örnekleri ziyadesiyle var. Bir kaleyi fethetmeye çalışan güç, önce o ülkeye giden yolları keserek, lojistik desteğin gelmesini engellerdi. Sonra bekler, gerekirse aylarca kuşatma altında tutarlardı. Rezervleri tükenen kale halkı dayanamaz bir süre sonra teslim olurlardı.

Usul ve imkanlar değişse de amaç ve mantık aynı. Kendine yetecek düzeyde su ve besin kaynağına sahip olacaksın. Diğer unsurlar da önemlidir ama hepsi bu unsurun ardından gelir.

Napolyon'a yakıştırılan bir mesel vardır. Savaşı kaybeden komutanı 3 neden sıralarken, birincisini barut olarak söyleyince, Napolyon, "Dur" demiş, "Konu anlaşıldı, diğerlerini saymaya gerek yok".

Hikayeyi kendime göre değiştiriyorum. Suyu ve azığı olmayan savaşın kaybedenidir.