Sarıkamış şehitleri ile ilgilenmeye başladığımda doksan bin şehidimizin 90. Yıl dönümüydü. 100. Yıl dönümünde Recep Ergül’ün projesinin bir bölümü olarak Sarıkamış Destanı kitabını yazmıştım.

Ergül’ün derlediği ağıtlar ve bir araya getirdiği sanatçıların yorumlarıyla üç albüm oldu ve bir bütünü oluşturdu. O albümler içinde sözlerini benim yazdığım, müziğini Recep Ergül’ün yapıp okuduğu “Yangınlar da Üşür Sarıkamış’ta” ilgi gördü, duygu yoğunluğu yaşattı. Şimdi Sarıkamış Harekatının 109. yıl dönümüne ulaştık. Onlarca yıl Türk toplumundan gizlenen bu facia artık biliniyor. Umuyorum ki hatırlandığı gibi gerekli dersler de alınıyordur. Şimdi sözünü ettiğim şiiri okumak zamanıdır:

Destan değil, bir yas, bir feryat, figan

Yangınlarda üşür Sarıkamış’ta.

Allahuekber’de binlerce fidan,

Büyür üçer beşer Sarıkamış’ta,

Ormanlardan  taşar Sarıkamış’ta.

 

Bu kadar kolay mı alın yazısı

Doksan bir ananın körpe kuzusu,

Dağların taşların yürek sızısı

Sızım sızım aşar Sarıkamış’ta,

Duygu duygu  coşar Sarıkamış’ta,

 

İnat uğruna ne ümitler sönmüş,

Yapışmış tetiğe parmağı donmuş,

Kardan kefenine kargalar konmuş;

Ağıt olur  yaşar Sarıkamış’ta,

Yaşar gözüm yaşar Sarıkamış’ta.

 

Baş açık, sırt çıplak, dağlara çıkmış,

Donmuş çarıkları ayağı sıkmış,

Rus değil, Mehmet’i kaderi yıkmış;

Vurulmadan düşer Sarıkamışta.

Cümle alem şaşar Sarıkamış’ta,

 Enver Paşa’nın iki kızı, bir oğlu vardı. Oğlu Ali Enver’i hiç görememişti. Oğlu 1938’de Türkiye’ye gelmiş, hava subayı olmuş, sonra istifa etmiş, Avustralya’ya elçilik görevlisi olarak atanmıştı. Bir gece dağ yolculuğunda eşiyle beraber yolunu kaybetmişti. Eşini cipte bırakıp kendisi su içmek için ırmağın kenarına inmişti. Su içerken düşmüş, başını taşa çarpıp bayılmıştı. Sabahleyin 53 yaşındaki Ali Enver’i donmuş olarak bulmuşlardı

Sarıkamış savaşları Türk ve Rus ordularının inanılmaz bir direnç ve kararlılık gösterilerine sahne olmuştu. Türk erlerinin yiğit Mehmetçiğin özündeki kahramanlık ve gazilik kaynağının şahlanışıydı. Bu direniş ve şahlanış, bir ara Rusları panikletmiş, İngiltere’den yardım istemelerine neden olmuştu. Bu durum, Türkleri durdurmak için ikinci bir cephe açılmasına neden olmuştu. İşte 1915 Çanakkale çıkartması bu yüzden yapılmıştı. Öte yandan Çanakkale savaşları Türk ordusunun zaferiyle bitmiş bu olay, Rusya’nın çöküntüsünü hazırlamıştı. Rus çarlığının erkenden çökmesini sağlamıştı.

Başka bir açıdan, Sarıkamış Harekâtı zamanlama açısından yanlış oluşu yüzünden başarısızlıkla sonuçlanmıştı.  Öngörüldüğü gibi, Kafkasya’nın alınması bir yana, Doğu Anadolu'nun kapıları Ruslara açılmıştı.  Ruslar, yerli Ermenilerle de iş birliği yaparak, Anadolu'da ilerlemiş, Erzurum, Van, Erzincan, Muş, Bitlis ve Trabzon’u işgal etmişlerdi. Rusların desteklediği Ermeni çeteleri, Türklere karşı insanlık dışı davranışlar sergilemişlerdi.  

Karlar altında kalan 90 bin Anadolu çocuğu gibi binlerce yiğit, Çanakkale’de, Süveyş’te, Avrupa’da savaştı. Birinci Dünya savaşı bittiğinde, bir milyon vatan evlâdı bu dünyadan göçmüştü.

Bütün bunlardan alacağımız pay nedir? Üzerinde yaşadığımız vatan toprağı kolay elde edilmedi. Balkan Savaşlarından Sarıkamış Harekatına, Çanakkale Muharebelerinden  Kurtuluş Savaşına kadar bir nesli yuttu. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde bu savaşların ve bu kuşağın harcı vardır. Vatan toprağının ve Cumhuriyet’in değerini bilelim.

Akif:

“Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım;

Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım:

 

Ne yapıp da ümitsizliğimi yok edeyim bilmem ki?

Öyle korkunç çevremde dönen matem ki!..

 

Ah! Karşımda vatan namına bir Kabristan

Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

.....................................................................”

  diyor.

 O kabristanda yatan bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun.