Acımız tarifsiz ve hüzünlüyüz. Yıllarca sürecek bir ruh halinin ilk evrelerindeyiz ve zihinsel belirsizliklerle boğuşuyoruz. Yaşam ile ailenin değerini ruhumuz kanayarak hatırladık ve duygu doluyuz. Yaşamsal ihtiyaçların önemini gözyaşlarıyla izledik ve tedirginiz. Koordinasyonun zorluğunu kavradık ve farkındayız. Bina güvenliğinin olmazsa olmaz olduğunu zihnimize kazıdık ve korkuyoruz. O günün geleceğinden eminiz ve uykularımız kaçıyor. Bir şeyler yapmamız gerektiğinin farkındayız ve çareler üretmeye çalışıyoruz. Kendimize itiraf etmek istemiyoruz ama uzmanlar her gün uyarıyor. Aklımıza getirmek istemiyoruz ama kaçamıyoruz. Milyonlarca insanla aynı şeyi düşünüyoruz: Olası İstanbul depremi!

Uzmanlar önümüzdeki birkaç on yıl içerisinde İstanbul’da 7 üzerinde bir depremin olacağı konusunda hemfikir. Yıllardır fısıldanan olası senaryolar ve tedbirler artık haykırılıyor. Mevcut binalarda alınması gereken önlemler dile getirilse de zamanın “hasarsız atlatmak” için çok geç olduğu biliniyor. Ülkenin deprem riski düşük bölgeleri haritalarda işaretleniyor ve imkanı olanların İstanbul’u terk etmesi uyarılarında bulunuluyor. Düşük risk bölgesinde yaşadığı ve depremden etkilenmediği halde daha güvenli konutlara geçmeyi planlayanların sayısı bile bu denli fazlayken, İstanbul’dan kaçışın yaratacağı etkilerin farkında mıyız? Aynı anda ev arayan milyonlarca insan, korkunç bir talep, yetersiz arz, afet bölgelerinin iskanına yönlendirilmiş üretim enstrümanları, enflasyon ve kaçınılmaz konut krizi… Nedensellik veya korelasyon… İlinti ne olursa olsun olacaklar bugünden görülebilir ve imkanlar dahilinde önlem alınabilir.

Düşük deprem riski ve İstanbul’a yakınlığı nedeniyle önümüzdeki 10 yıl Trakya’nın yılı olacak. Özellikle Kırklareli ve Edirne’ye yoğun bir göç yaşanacak. İstanbul’dan kaçışın ilk sırasında yer alacak olan bu illerde yaşanması muhtemel senaryolar olasılık olmaktan çıkalı ve talep patlamasına dönüşeli günler oldu. Depremin hemen ardından bölgede İstanbul plakalı araçlar çoğaldı, emlakçıların telefonları çalmaya başladı ve eğilim gerekli ipucunu misliyle verdi. Yani bu ifadeler benim nezdimde tahminden ziyade başlangıcın ilanı.

Küçük şehirler için İstanbul’un kozmopolit etkisi algılanabilir, talepleri ise karşılanabilir değil. Eğer İstanbul’dan kaçmayı planlıyorsanız gitmeyi düşündüğünüz şehirde otopark sorunu, trafik, vale, kahvaltı kuyruğu vb. unsurların hiç var olmadığını bilmelisiniz. Bu yerlerde insanlar bir şeyi düşünür ve yapar. İstanbul’da ise milyonlarca kişi sizinle aynı şeyi, aynı anda düşünür ve yapar. Kozmopolit şehirlerde her şey milyonlara göre ölçeklendirilmiştir ancak taşra bu yükü kaldıramaz. Örneğin 2022 yılında İstanbul’da toplam 260bin konut satılmıştır, Kırklareli’de ise sadece 7.620… Geçen sene İstanbul’da ev alan 35 kişiden birinin Kırklareli’den ev alabilmesi için, bu ilin konut üretimini 2 katına çıkarması gerekirdi. Bu sadece normal zamanlar için standart konut satış oranları üzerinden bir değerlendirme. Kaçışın satış oranlarına etkisini siz düşünün. Kendine bile yeterli olmayan bu arzın İstanbul’dan gelecek olan talebi karşılaması imkansız. Mecburiyetten zamana yayılacak olan bu talebin yıllar boyu süreklilik arz edeceğini ve fiyatları yukarı yönlü etkileyeceğini tahmin etmek de zor değil.

Hepimiz büyük acılar içerisindeyiz ancak hayat bir şekilde devam ediyor ve nefes alan her bilinçli yetişkin şu anda ailesini nasıl koruyabileceğini düşünüyor. Bu büyük göç hareketi hararetlenmeden gerekli planlamaları yapıp adım atmak gerekiyor. Aksi halde konut alma sırasında metrobüs kuyruğu etkisi yaşayabiliriz.