Behçet Kemal, sanat yolculuğuna nasıl bir düşünce ve inançla çıktığını 1935 de Yücel Dergisi'nde şöyle belirtiyordu: "Benim ruhum denizin, Ada çamlarının, Boğaziçi mehtabının işlediği bir dantela değildir. Ben 20 yaşıma kadar büyük şehir ve deniz görmedim. Fakat acunun en büyük, en temiz ve en derin halkı içinde yetiştim. Ben edebiyata ağlayarak değil, haykırarak; şüphelenerek değil, inanarak başladım. Haykıracağım ve inandığım şeyi yazmaktan başka bir şeyi yapmaya niyetim yok.."

Dünkü yazımda Behçet Kemal Çağlar’ın “Âşık”lık yönüne değineceğimi belirtmiştim.

Behçet Kemal Çağlar, âşık tarzı şiirlerini Ankaralı Âşık Ömer mahlası ile yazmıştı. Doğuda tanışıp kaynaştığı halk ozanları ona halkını bir kat daha tanıtıp sevdirdi. Nitekim Halk Ozanlarıyla “Ankaralı Âşık Ömer olarak kıyasıya atıştığı oldu.

Cemâl Hoca

Ervâh-ı ezelde bezm-i elestde

Cem olup huzûr-ı Rahman’a geldik

İkrarımız belâ, özümüz meste

 Eli bağlı saf saf divana geldik

Müdamî

 Ervah-ı ezelde yaradılışta

 Belâ diye tamam imana geldik

 Nûr-ı Muhammed’i ilkin görüşte

Şefaat umarak güvene geldik

Âşık Ömer

 Dokuz yüz kırk iki tarih bu zaman

 Kars denen belde-i törene geldik

 Sevdanın elinden çekerik aman

 Gönül metahını ziyana geldik

 

Nihanî

 Üç yüz on sekizde hatm oldu gaflet

 Sevda izhar oldu beyana geldik

 Derûnumu yaktı ah ile hasret

 Hasretlik ucundan amana geldik

Cemâl Hoca

 Biri Camuşlu’dan, biri Bardız’dan

 Biri de Poshof’lu sayılır bizden

 Mevla, düşmanları kahreyle tezden

 Biz de bu niyetle cevlana geldik

Müdamî

 Niyetin pek hoştur, rast getir Allah

 Kahr olsun düşmanlar bulmasın felâh

 Hükm-i tevârih bu, inandım billah

 Tasdikimiz Kur’an, bürhana geldik

Nihanî

 Beraberce yürür kurtlar, koyunlar

 Ne güzel tarihtir, görene bunlar

 El savaşta, bizde güzel oyunlar

 Dem çeküp, şevkile demana geldik

Âşık Ömer

 Zamanlar, zamanlar, geçip devretti

 Felek gah lutfetti, gahi cevretti

 Tâli‘ Viyana’yı en son Sevr etti

 Atatürk denilen arslana geldik

Cemâl Hoca

 Mürid irşad için, amele muhtaç

 Kâmiller bâbında kemale muhtaç

 Der ki Cemâl bizler Cemâle muhtaç

 Yana yana yandık pervane geldik

TBMM VII. ve VIII. Döneminde Erzincan milletvekili olarak hizmet etti.  15 Ocak 1949' da Şemsettin Günaltay’ın başbakanlığa atanmasının ardından istifa etti.

İstifasını şöyle anlatıyor: “1948 başlarında laiklik ve devletçilik ilkelerinde Atatürk'ün yolundan çıktığını gördüğüm için saflarından ayrılmaya karar verdiğim partinin bana sağladığı milletvekilliğini, Meclis kürsüsünden istifa etmek suretiyle bıraktım.”

Onu başka bir parti aday gösterdi, noter marifetiyle reddetti.  Temsilciler Meclisi'ne çağrıldı, umutla katıldı. Cumhurbaşkanlığı kontenjanından senatör olması istendi. Demişti ki: “Günlük politikadan tiksindiğim için kabul etmedim. O gün bu gündür yazarlık ve öğretmenlik yapıyorum. ”

Sırasıyla Robert Kolej'de öğretmenlik, Kurucu Meclis Devlet Başkanı Temsilciliği, TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı, Akbank Neşriyat Müdürlüğü, TRT Program Uzmanlığı görevlerinde bulundu. 1 Nisan 1948'de 35 sayı süren haftalık "Şadırvan" sanat dergisini çıkardı.

Bazı şiirleri Münir Nurettin Selçuk tarafından bestelenmişti. Bunlardan birisi Nihavent makamında çok sevilen bir şarkıydı.

Yok başka yerin lûtfu ne yazdan ne de kıştan

Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış'tan

Yok zerre teselli ne gülüşten ne bakıştan

Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış'tan

İstanbul'u sevmezse gönül aşkı ne anlar

Düşsün suya yer yer erisin eski zamanlar

Sarsın bizi akşamla şarap rengi dumanlar

Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan

Fethettiniz ay parlayarak sen gülerekten

Gündüz koya sen gel gece kalsın aya nöbet

Ses çıkmıyor artık ne kürekten ne yürekten

Emret güzelim istediğin şarkıyı emret

Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan

İstanbul Radyosu'nda, 27 Mayıs'tan önce ve sonra, aralıklı olarak Şiir dünyamız programını yönetti.. Son olarak TRT'de program uzmanı iken, 24 Ekim 1969'da İstanbul’da öldü.