Asıl iş–yardımcı iş ayrımının hukuki çerçevesi kısa cümlelerle çizilir ancak etkisi en az bir fabrikanın planı kadar geniştir. İş Kanunu der ki: “Asıl iş, kural olarak bölünerek alt işverene verilemez; ancak işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş, istisna olarak devredilebilir.” Yönetmelik ise asıl işi “üretimin esasını oluşturan iş”, yardımcı işi ise “üretime ilişkin olmakla birlikte doğrudan üretim organizasyonunun zorunlu unsuru olmayan, asıl işe bağımlı ve onunla sürdürülen işler” olarak tarif eder. Bu cümleler “hangi işler alt işverene devredilebilir” sorusuna sınır çizerken, “nasıl devredilir” sorusuna dair bir yargıda bulunmaz.
Alt işverenlik ilişkilerinde şu dört kolon olmadan sağlıklı bir yapı kurulamaz:
(1) Yer bağı: Alt işverenin işçileri, yalnızca asıl işverenin işyerinde ve yalnızca söz konusu işte çalışır. Gezici çalışma modelleri yapıyı zedeler.
(2) İstihdam bağı: Aynı hatta karma ekip (yarısı asıl işveren, yarısı alt işveren) çalıştırmak, “aynı işi birlikte yapmak” görüntüsü doğurur ve yapıyı zedeler.
(3) Uzmanlık gerekçesi: Asıl işin bir parçası alt işverene devrediliyorsa, teknolojik lisans, özel makine, eğitimli operatör gibi objektif dayanaklarla ispat gerekir. Aksi durum yapıyı zedeler.
(4) Belgeler: Sözleşme, ekler, iş tanımları, İSG kayıtları, bordrolar ve vardiya çizelgeleri gibi tüm yazılı belgelerin, alt işverenlik ilişkisi bağlamında ele alınarak düzenlenmesi gerekir. Aksi durum yapıyı zedeler.
Metni sahaya tercüme edelim. Örneğin: Bir süt ürünleri tesisinde, üretim hattı içerisinde kullanılan, ürün parametrelerini anlık ayarlayarak ürünün son kullanma tarihini uzatan, üretici firma dışında kimsenin çalıştıramadığı lisanslı bir cihaz bulunsun. Bu cihazın yaptığı iş asıl işin içindedir ancak uzmanlık şartı nedeniyle alt işverene verilebilir. Aynı tesiste temizlik, yemek, güvenlik, taşıma, sevkiyat ve paketleme gibi işler ise üretime ilişkin yardımcı işlerdir, net sınırlar ve ayrılmış hatlar ile alt işverene devredilebilir. Fakat bu yardımcı işler, asıl işveren işçileriyle aynı bantta omuz omuza çalışıldığında, mevzuata aykırı bir durum oluşturur ve yapıyı zedeler.
Uygulamadaki en yaygın hata, sözleşme başlığını değiştirerek gerçeği değiştirdiğini sanmaktır. Bir işin adına “yüklenici” yazmak, onu alt işverenlikten çıkarmaz, mahkeme veya iş müfettişi gerçek fotoğrafa bakar. Bu yüzden mevzuat bilgisi kadar uygulama disiplinine de ihtiyaç var. Alan ayrımı, farklı kıyafet/kimlik, bağımsız vardiya planı, ayrı bordro akışı, hatta mümkünse farklı giriş–çıkış turnikeleri… Bu ayrıştırmalar “ayrı iki işveren” gerçeğini görünür kılar.
Özetle: Alt işverenlik, kısa hükümlerin büyük sonuçlar doğurduğu bir alan. Metinleri ezberlemek yetmez, metni sahada görünür kılacak mimariyi kurgulamak gerekir. Doğru kurgu, denetimi korkulu bir ihtimal olmaktan çıkarır ve iş modelini sürdürülebilir verimlilik kaynağına dönüştürür. Unutmayın: Asıl olan “neden devrediyoruz” sorusuna vereceğiniz dürüst cevaptır.