Kim nereye çeker bilemem. Keşke at gözlüklerimiz olmasa da iç ve dış dünyayı şuur altımıza işlenen dar açısından değil, 360 derecelik perspektiften görebilsek.

Aile, mahalle cenderesinden sıyrılıp beyaza beyaz, siyaha siyah diyemiyoruz. “Ne derler?” korkusuyla eveleme, geveleme, yalandan eşek olma girdabında, kişiliğimize ihanet ediyoruz.

Yalandan eşek olmaktan kurtulabilir miyiz? Her hal, eşek eşeklikten kurtulursa, biz de kurtulabiliriz.

Bildiğiniz bir fıkrayı kopyalayacağım.  Siz de yalancıktan bilmiyor gibi davranıp okuyabilirsiniz:

“Köyün yaşlı semercisi ölmüştü. tüm eşekler köy meydanında toplanıp tepinmeye, oynamaya başladılar.

Yaşlı, hasta bir eşek duvar dibinde düşünüyordu. Ona geldiler:

- Haberin yok herhalde, semercimiz öldü.

- Ne olmuş öldüyse?

- Artık sırtımız yara bere olmayacak, özgür olacağız!

- Nasıl bir özgürlükmüş bu?

- Semerci olmayınca artık sırtımıza semer yapılmayacak. Böylece sahiplerimiz bizimle yük taşıyamayacak. Kırda bayırda istediğimiz gibi dolaşacağız...

Yaşlı eşek gülmüş:

- Sevinçle tepineceğinize, yas tutmalısınız. Ölen semerci sırtımızın ölçüsünü biliyor, bizi rahatsız etmeyecek semerler yapıyordu. Yarın bir acemi semerci getirirler, sırtınız yaradan kurtulmaz. Siz semerciden değil, eşeklikten kurtulmanın yolunu arayın. Eşek kaldıkça, sırtınıza bir semer yapan bulunur.

Önemli olan eşeklikten kurtulabilmek. Ben bugün Prof Dr. Nazmi Avcı’dan alıntı yapacaktım. Korktuğum için söze “Kim nereye çeker bilemem,” diyerek başladım: Lütfen akıl, mantık varken yanlış yerlere çekmeyiniz:

…. Araplar Cengiz Hanın Müslüman olması için çok uğraşmış. Cengiz han Müslüman olursa, Orta Asya kısa sürede Müslüman olacakmış. Cengiz hanı İslam’a davet için giden Araplar ile Cengiz Han'ın otağında şöyle bir konuşma geçmiş:

-Hanlar Hanı Cengiz Han, sizi İslam’a davet için geldik.

-İslam dediğiniz nedir?

-Yüce peygamberimiz Muhammed Mustafa aracılığıyla tüm insanlara tebliğ edilen dindir.

-Peygamber dediğiniz nedir?

-Yerlerin göklerin yaratıcısının yeryüzündeki temsilcisi.

-Olabilir. Tengri'nin buradaki temsilcisi de benim.

-Ama size bir kitap indirilmedi. Peygamberimize Kur'an indirildi.

-Kitabınızda ne yazıyor?

Araplar ihlas suresini okurlar.

Cengiz han, surenin Türkçeye çevirisini istemiş.

-"De ki: O Allah, birdir. Allah, hiç bir şeye muhtaç değildir, her şey O'na muhtaçtır.

O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun dengi değildir."

Bunun üzerine Cengiz Han bir kahkaha atmış:

-Siz bunları daha yeni mi öğreniyorsunuz?

Biz bin yıldan beri bilir ve uygularız.

Buyurun gidebilirsiniz demiş.

Cengiz han atından inmiş. Bir caminin önünde durmuş. Atın yularını caminin hocasına tutturmuş ve sormuş.

"-Bu ev kimin evi?"

Oradakiler cevap vermişler:

"-Bu Allah'ın evidir."

Cengiz Han hiddetlenmiş:

"-Sizi putperestler! Allah'ın evi kalbinizdir. O'nu kalbinizden çıkarıp, ona koca koca evler yapmışsınız. Kalbinize ise pislikleri doldurmuşsunuz. Sizi şuracıkta ezerdim; fakat buna bile değmezsiniz!'

Aşadaki alıntı 3000 yıl öncenin bir taş yazıtından alınmış. Kimler kıssadan hisse çıkarabilir?

Kuzu dizlerinin üzerine çökerek annesini emer, karga yaşlı annesini besler; bunun adı "saygılı davranmaktır."

Horoz şafak vakti öter, yaban kazları her bahar kuzeye ve her sonbahar güneye uçar; bunun adı ''söz tutmaktır.''

Yaban kazı ve yeşilbaşlı ördek eşini kaybettikten sonra ölene kadar yeni bir eş bulmak istemez. Bu ''sadakat'' olarak adlandırılır.

Bir geyik iyi bir otlağa rastladığında bütün grubu oraya davet eder ve paylaşır, karınca yemek gördüğünde bütün koloniyi oraya çağırır; bunun adı ''adalettir.''

Eğer bir insan bu erdemlere sahip değilse, hayvandan beterdir.

Rahmetli annemin bir duası vardı. Yıllar sonra bunun bir Türkmen duası olduğunu öğrendim:

"Tanrım, ilk önce dağa taşa ver.

Ormana, hayvanlara, suya ver.

Ondan sonra insanlara, kapı komşuya, muhtaç olana ver.

Kalırsa, en son bana ver...."