Genellikle masallarda söylenen meşhur bir tekerlememiz vardır. "Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim / Çayır çimen geçerek / lale sümbül biçerek / soğuk sular içerek / altı ayla bir güzde / bir arpa boyu yol gittim."

Türkiye de son asrın büyük bölümünde benzer bir durumu yaşadı. Son çeyrek asır ise tam anlamıyla lale sümbül biçip soğuk sular içerek bir arpa boyu yol gitme dönemi oldu. Birçok beklentinin üzerine soğuk su içmek zorunda kaldık. Yarım asırı aşkın sürenin özeti: Dış politikada savrulmalar, iç siyasette kimlik karmaşası ve çatışmalar...

Siyaset artık, sadece sosyal statüye ulaşmak ve hakim siyasi gücün dağıttığı ekonomik nimetlerden faydalanmanın aracı haline geldiği için toplumun büyük bölümünün ilgisini çekmiyor. Bu ilgisizlik, siyasi organizasyonların "pusula" sorunu yaşadığını görmemizi de engelliyor maalesef.

Siyasette ciddi bir kimlik bunalımı yaşıyoruz. İktidar partisi dahil bütün partiler için geçerli bu...

Partilerin programları, sözcülerinin savundukları, uygulamalar ile topluma yansımaları arasında o kadar büyük çelişkiler var ki, hangisini "geçerli" kabul edeceğine karar veremiyor insan.

* * *

İktidar partisi, ülkeyi yönetme sorumluluğunu tek başına taşıdığı için, bünyesinde barındırdığı çelişkiler daha önemli benim için. Muhalefet partilerinin çelişkileri, karmaşaları ve hataları sadece onları muhalefete mahkûm eder, kendi mahallelerinde didişip durmalarından başka bir anlam ifade etmez. Ancak iktidar partisinin küçük bir hatasının bile faturası hepimize çıkacağı için kılı kırk yarmak zorunda. Özellikle partinin önde gelen kurmaylarına büyük sorumluluk düşüyor bu konuda.

"Sokaktaki vatandaş fark etmez bile" diyerek sorunları halının altına süpürme hastalığını sürdürmek elbette işin en kolayı ve zaten yıllardır işe yarıyor. Ama yarın o süpürülenler, halının ayaklarımızın altından hızla kayıp, hepimizi boşluğa düşürecek kadar birikince ne olacak?

Yanlış atılan her adım ve istikamet karmaşası kırılgan bünyede büyük hasarlar açıyor ve bu hasar çözümü zorlaştırıp, kördüğüm olmaya yüz tutmuş sorunlarımızı daha da kronikleştiriyor.

* * *

Bir devletle, bir de siyasetle ilgili iki örnek vereyim ki meramım daha iyi anlaşılsın.

Olağanüstü Hal Kararnamesi çerçevesinde görevden alınan bir ilçe belediye başkanının yerine atanan kaymakam, belediyenin adının Türkçe ve Kürtçe yazıldığı tabelayı mehter marşı çaldırarak törenle indirdi. Alkışlar yükseldi sosyal, görsel ve yazılı medyadan. Elbette sokaklardan da...

Ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu çıktı meydana ve tepkisini koyarak tabelanın yeniden yerine asılmasını sağladı. Yine iki dilli ama eskisinden tek farkla. Bu sefer belediye tabelasında daha önce olmayan Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltılmışı T.C. ibaresi de yer aldı... Bu örnek, devleti temsil eden bürokratların kafasının ne kadar karışık olduğunu gösteriyor bize. T.C. bulunmadığı için değil, tabelayı "Kürtçe" yüzünden indiren "devlet", yerine T.C.'li ve iki dilli tabelayı astıran da "devlet."

* * *

Gelelim siyaset örneğine...

FETÖ kapsamında cezaevine konulanların çocuklarıyla ilgili alkışlanacak bir program başlatan AK Parti Kadın Kolları Başkanı Selva Çam gündeme oturan bir açıklama yaptı. Aslında "normal" olan bu açıklama, AK Parti içerisindeki "çelişki"yi ortaya koyduğu için oturdu gündeme. "Laiklik ülke için teminat. Bunda hiçbir çekince yok" dedi Selva Çam...

AK Parti'nin duayen isimleri ve medyada "kanaat önderi" rolüne soyunan namlı kalemşörlerinin "Yeni Anayasa'da laiklik olmamalı" dediği, laikliği dinsizlikle eş değer tuttuğu bir dönemde söylendi bu sözler... İtalya'daki bir dernekte bulunan Atatürk posterinin, TBMM'deki mareşal üniformalı Atatürk tablosunun kaldırılması isteyenlerin söz sahibi olduğu parti için "cesur" bir açıklama!..

Asırlarca geniş bir coğrafyaya hükmetmiş Osmanlı'nın bakiyesinden oluşan ve "tek tip, tek renk" olması imkânsız olan Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenlerin, önce Atatürk ve laiklik konusundaki kendi içindeki kafa karışıklığını gidermesi gerekiyor.

Atatürk, işgal altındaki parçalanmış Osmanlı İmparatorluğu'nun enkazından, çağın şart ve gereklerine uygun bir medenî devlet modeli kuran kadronun askeri ve siyasi lideridir. Bağımsızlığın ve emperyalizme karşı mücadelenin de tartışmasız dünyadaki en büyük devrimci semboldür. Laiklik de, dinin sulandırılmasının önüne geçip, siyasete arka bahçe olarak kirletilmesinin önündeki en büyük teminat... AK Parti Kadın Kolları Başkanı Selva Çam, dilerim ki "Laiklik ülke için teminat" sözünü parti içerisindeki "laiklik dinsizliktir" diyenlere de anlatsa çok iyi olacak. Bu sözler toplumun bir kesimine "şirin gözükmek" için söylenmediyse tabii...