​​​​​​​ Büyük felaketin yıldönümü… Kaybettiğimiz on binlerce canı anma ve depreme dair farkındalıklar inşa etme zamanı… İstiyoruz ki depremi konuşalım, nerede hata yaptığımızı bulalım ve yeni trajediler yaşamamak için gereken önlemleri alalım.

Diliyoruz ki kimse bir daha böyle büyük acılar ve trajediler yaşamasın. Umuyoruz ki uzmanlar ve yetkililer bu yaşanan felaketten ders alsın ve el ele vererek şehirlerimizi güvenli hale getirsin. İstiyoruz, diliyoruz ve umuyoruz lakin arka planda ne oluyor? Sorumlular gerekeni yapıyorlar mı? Maalesef hayır! 6 Şubat depremi hepimizde büyük yaralar açtı açmasına ama yeni trajedilere gebe bir deprem ülkesi olan Türkiye hala üç maymunu oynamaya devam ederek yeni trajedilere kapı aralıyor. İrdeliyoruz.

Bir olaydan ders alıp almadığımızı ve bir sonrakine hazırlık yapıp yapmadığımızı anlamanın en kestirme yolu, “olaydan sonra ne değişti” diye sormaktır. Yani sorumuz şu; “6 Şubat depreminden sonra ne değişti?” Karşımızda cevap verecek biri olmadığı için kendi sorumuza cevaplar aramalıyız ve bunu “neler değişmeliydi” listesi ile yapabiliriz.

Neler değişmeliydi?

6 Şubat depreminden ders almış bir yönetim olsaydık sanırım şunları değiştirirdik:

-        Öncelikle tüm kaynaklarımızı depremden zarar gören insanların acil ve insani ihtiyaçlarını karşılamak için bölgeye yönlendirirdik. Yıkılan tüm konutları hızla inşa ederek sahiplerine teslim eder, insanca yaşamak için gereken asgari şartları bir an önce sağlayarak insanları konteynır kentlerdeki iptidai yaşamlara mecbur etmezdik.

-        Depremde zarar gören binaların ruhsatlandırılmasından inşa aşamasına kadar eli değen tüm uzmanları ve sorumluları tespit ederek gereken cezayı almalarını sağlardık.

-        Gerekli denetimi sağlayamıyorsak ve sorumluları cezalandıramıyorsak, yeni denetim mekanizmaları kurarak ve yeni yasalar çıkararak bu durumu kontrol altına alırdık.

-        İnşaat sektöründeki uzman personel açığını değerlendirir, eğitim sistemimiz içerisine dahil ederdik. Örneğin, meslek liselerine veya yüksekokullara demircilik, kalıpçılık, betonculuk gibi yeni bölümler açardık.

-        Depremde bizi korumadığı aşikar olan mevcut yapılaşma koşullarını gözden geçirir, yeni yapılaşma koşullarını içeren yönetmelikler yayınlardık.

-        Tüm ülkedeki devlet görevlilerini ve uzmanları seferber eder, sınırlarımız içerisinde yer alan istisnasız tüm riskli binaları tespit ederek boşaltırdık.

-        Fay hatlarının üzerinde yer alan yerleşim alanlarını acilen tahliye eder, yeni yerleşim alanları inşa ederek nüfusu risksiz bölgelere taşırdık.

-        İstanbul başta olmak üzere, an itibari ile yüksek risk altında olan onlarca ilimizdeki sorunları acilen giderebilmek için ülkedeki tüm uzmanları seferber ederek olası can kaybını ve felaket boyutlarını minimize etmek için gece gündüz demeden çalışırdık.

“Yaaa, tabi canım… Ağzı olan konuşuyor zaten. Bunlar kolay işler mi, öyle demekle olur mu?” Evet, öyle demekle ve sihirli değnek değişmişçesine olmaz ama üstünden bir yıl geçmesine rağmen en azından bir yerinden başlar. Çünkü “adam olacak çocuk ..kundan belli olur.”

 Ders almadığımızı anlamak için de bir sorumuz var. “Ne yapmazdık?” Mesela, bir yıl içerisinde 300 binin üzerinde konutu teslim edeceğiz deyip 70 binini bile teslim etmediğimiz halde sözümüzü tuttuk demezdik… Bizim cenahtan diye suçluları korumazdık… Yok olan şehirlerin belediye başkanlarını veya şehircilik bakanını yeniden aday göstermezdik örneğin… Ya da deprem bölgesine giderek “bize oy vermezseniz hizmet alamazsınız” diye tehdit etmezdik…

Son soru: Sizce ders almış mıyız?