Yapraklar dökülüyor ömrümüze sürekli
Evinin önünden her geçişimde başımı kaldırır pencerelerine bakardım, belki görürüm diye. Uzun zamandır pencerelerine her baktığımda içimden sıkıntıya benzer bir şey geçerdi. Fısıltıyla söylenen bir cümle sıkıntıma eşlik ederdi. “Şimdi, pencerede göremesem de içeride olduğunu biliyorum, bir vakit gelecek, artık içeride olmadığını bildiğim halde yine başımı kaldırıp bakacağım o pencerelere,” diye. O vakit 4 Şubat’ta geldi. Yine geçiyorum evinin önünden, yine başımı kaldırıp bakıyorum o pencerelere, balkona, üzüleceğimi bile bile. Yoksunluk, eksilmişlik duygusu, biraz daha azalmış olmak, biraz daha yalnızlaşmak. Orada olduğunu bilmek iyiydi, orada değilsin artık.
Yazmayı bırakıyorum, masanın üstündeki kitaplardan birine uzanıyorum. Turgut Uyar’ın “Kayayı Delen İncir” adlı şiir kitabını alıyorum. El yazısıyla tırnak içine düşürülmüş bir söz var kitabın kapağında;
“biliyor musun,
herkes bir boş yeri aydınlatıyor.”
Tatlı insanım Aysel teyzem gitti. “Yaşayan Nasrettin Hoca” derdim ona. Etrafındaki insanları gülmekten kırar geçirirdi. Olduğu gibiydi, içi dışı birdi, şen, esprili, zeki, hayat sevinci dolu biriydi. Tanıdığım güzel kalpli insanlarımdandı. Herkese yardım eden, kendine kötülük edenleri bile kolayca affeden, sevmeye devam eden bal kadın, seni de çok özleyeceğim, uğurladığım diğer sevdiklerim gibi. Seni anarken, senin komik hikâyelerini anlatmaya devam edeceğiz ve emin ol buruk da olsa yine güldüreceksin bizi. Senin varlığın yalnızca bir boşluğu değil, benim içimi de aydınlatıyordu. Gittiğin yerde de mutlu ol e mi?
Mendil mi çiçek mi?
“İçeride oturalım” dedi, “olmaz dışarda oturalım” dedim. Çok iyi anlaşırız kendisiyle. Tepsiyle kahvelerimizi uzatan sevimli genç kız; “biriniz dışarda, biriniz içerde oturun” dedi gülümseyerek. Biz de güldük. Ben ısrar ettim. “İçeride oturacaksak neden dışarı çıktık, evde de oturup içerdik kahvemizi” dedim. Deniz kenarındaki bir kafeteryada içeride oturmak da nedir, hava çok soğuk olsa hadi neyse. Çare yok, dışarıda oturduk, denize, gökyüzüne karşı. Denize bakarak, dalga seslerini duyarak, nefes alarak. Bir elinde bir paket kağıt mendil, diğer elinde pembe karanfiller masaların arasında dolaşan abla bizim masaya da uğradı. Mendil paketini uzattı, aldım. Eşim şakalaştı ablayla; “genç olsaydık, çiçeği uzatırdın, baktın yaşlar ilerlemiş, mendili uzatıyorsun” dedi. Abla bu defa çiçeği de vermeye çalıştı, “siz de gençsiniz” gibisinden bir şeyler söyledi. En güzel sözü giderken etti; “gönüller geçmez zaten” dedi.
Birileri
Geçmişe dönüp baktığımızda neleri anımsıyoruz? En çok aklımızda kalanlar çok mutlu olduğumuz ya da çok mutsuz olduğumuz anlar oluyor. İyi ya da kötü, o anları derinden hissederek yaşadığımızdan o onlar yer eder ruhumuzda. Hayat ne garip değil mi? Yaşarken mutlu olduğumuz anları çok sonraları anımsadığımızda hüzünleniyoruz. Yaşarken çok stresli ve panik olduğumuz zor anları ise sonradan gülerek anımsıyoruz. Her gün bir şeyler yaşıyoruz, sıradan olanlar unutulup gidiyor.
Bugün birileri için sıradan geçecek, birileri de hiç unutmayacakları anlar yaşayacak.
Bu sabah, şehirlerarası otobüsler, hızlı trenler, uçaklar kalktı bir yerlerden. Karayolunda trafik yine sıkıştı. Bu sabah birileri evinden çıktı, kimileri yürüdü, kimileri bindi bir şeylere. Bu sabah evinden çıkıp nerelere gitti insanlar?
Doğum yapmaya gitti birileri. Doktoru sabahın 8’ine randevu vermişti,” ilk seni alacağız” demişti. İkinci bebeği dünyaya gelecekti bugün. Annesi de çıktı bu sabah evinden, doğumhane kapısında beklemek için, metrobüse bindi gitti hastaneye. Bu sabah kaç kadın doğum yapmak için çıktı evinden kim bilir? Bazıları da mahkeme salonlarını doldurmak için çıktı evlerinden. Birileri boşanmaya gitti bu sabah, aile mahkemelerine. Kim bilir kaç kadın, kaç adam boşanmak için çıktı bugün evinden. Hayat..
Birileri sessizce çekiliyor masalardan, tabaklarda yarım kalmış cümleler. Birileri sokağın ucunda bekliyor, belki biri gelir diye, belki kimse gitmesin diye. Birileri eski kitapları karıştırıyor, solmuş bir fotoğraf düşüyor bir kitabın arasından, siyah beyaz. Birileri bir şehri özlüyor, birileri bir şairi hatırlıyor gece vakti, ve bir şiir düşüyor cebine, usulca. Birileri yaz akşamlarını anlatıyor uzun uzun, birileri üşüyor kıştan kalma sözlerle.
Birileri..