Balmain markasının 14 yıldır yaratıcı direktörlüğünü üstlenen Olivier Rousteing, markadan ayrıldığını resmi olarak duyurdu.
Henüz 25 yaşında göreve getirilen Rousteing, Balmain markasını klasik Fransız couture kimliğinden çıkararak dijital çağın en etkili lüks markalarından biri haline getirmişti. Onun yönetiminde Balmain markası, Beyoncé, Kim Kardashian ve Rihanna gibi yıldızlarla kurduğu güçlü ilişkiler sayesinde pop kültürle bütünleşti. Rousteing, markayı “Instagram modası”nın öncülerinden biri yaptı.
Rousteing’in ayrılığı, Balmain markasının sahibi Katar merkezli Mayhoola yatırım fonunun yeni stratejik yönelimleriyle ilişkilendiriliyor. Son dönemde markanın gelir artışında yavaşlama yaşanırken özellikle Asya pazarında taze bir vizyona ihtiyaç duyuluyordu. Tasarımcı, son koleksiyonunda metalik zırh etkili siluetlerle güçlü beden temasını yeniden vurgulamıştı. Kulislerde ise Rousteing’in kendi adını taşıyan markayı kurmaya hazırlandığı konuşuluyor.
Bir modacı gözüyle bakıldığında Rousteing’in gidişi yalnızca bir görev değişikliği değil, çağdaş Fransız modasında bir dönemin kapanışı anlamına geliyor. Onun mirası sadece estetik bir anlayış değil; çeşitlilik, cesaret ve moda ile pop kültür arasındaki köprünün sembolüdür. Balmain markası şimdi bu güçlü enerjinin ardından sessiz, zanaat merkezli bir döneme mi geçecek yoksa Rousteing’in bıraktığı yüksek tempoyu koruyacak mı, cevabı gelecek gösterecek.
Saint Laurent’in altın çizgisi
Lyst Index, 2025’in üçüncü çeyreğine ait en çok aranan markalar listesini açıkladı. Bu dönemde zirve el değiştirdi: Saint Laurent markası ilk sıraya yerleşirken geçtiğimiz çeyreklerin lideri Miu Miu markası ikinci sıraya geriledi. Gucci markası ve Loewe markası ilk beşteki yerini korudu. The Row markası ve COS markası gibi sessiz lüks anlayışını benimseyen markalar ise hızla yükseldi. Bu tablo, 2025 modasında yalın ama güçlü çizgilerin hâlâ etkisini sürdürdüğünü gösteriyor.
Rapora göre sosyal medya görünürlüğü, ünlü iş birlikleri ve kırmızı halı tercihleri markaların popülaritesinde belirleyici rol oynadı. Saint Laurent markasının Anthony Vaccarello yönetimindeki keskin, androjen çizgileri Taylor Swift ve Zendaya gibi isimlerin sahne kostümlerinde sıkça görülerek markanın erişimini genişletti. Miu Miu markasının mikro etek trendi etkisini sürdürse de tüketiciler artık zamansız ve kalıcı değer taşıyan tasarımlara daha çok yöneliyor.
Bir modacı gözüyle bu tablo, modanın yönünün gürültülü trendlere değil sessiz ama kararlı bir duruşa kaydığını ortaya koyuyor. Lüks artık bağırmadan da dikkat çekiyor. Giysinin ardındaki hikâye, üretim süreci ve etik yaklaşım estetiğin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Lyst’in sonuçları, geleceğin modasının anlık popülerlikler değil, sürdürülebilir kimlikler üzerine kurulacağını açıkça gösteriyor.
Marina’nın son dikişi
Belçikalı tasarımcı Marina Yee, 67 yaşında kanser nedeniyle hayatını kaybetti. 1980’lerde Ann Demeulemeester, Dries Van Noten ve Walter Van Beirendonck gibi isimlerle birlikte Anvers Altılısı’nın bir üyesi olarak moda tarihine geçti. Geleneksel kalıpları yıkan, akademik ama duygusal bir dil kuran Yee, modanın sadece giyilebilir değil aynı zamanda düşünsel bir sanat olduğunu kanıtladı.
Yee, sürdürülebilirliğin neredeyse hiç konuşulmadığı bir dönemde ikinci el kumaşlar ve geri dönüştürülmüş malzemelerle koleksiyonlar üretti. Bu vizyoner yaklaşımıyla bugün “döngüsel tasarım” olarak adlandırılan anlayışın öncülerinden biri sayılıyor. Tasarımlarındaki sakin renk paletleri ve sade formlar, gürültüsüz ama derin bir zarafet taşıyordu. Onun modası, duygusal bir sadeliğin ifadesiydi.
Bir modacının gözünden Marina Yee, yalnızca bir tasarımcı değil, modanın ruhuna felsefi bir derinlik katan bir düşünürdü. Onun kaybı, hız ve gösterişin hüküm sürdüğü günümüzde bir vicdan kaybı gibi hissediliyor. Yee’nin mirası, gelecek tasarımcılara sessiz ama derin bir öğüt bırakıyor: Moda, en çok sustuğunda anlam kazanır.
Paris’te sessiz Çin protestosu
Paris’in ikonik alışveriş merkezi BHV Marais mağazası, hızlı moda devi Shein markasının ilk kalıcı mağazasını açmaya hazırlanırken Fransız moda çevrelerinde büyük bir tartışma patlak verdi. Açılışın 5 Kasım 2025’te yapılacağı açıklanınca bazı bağımsız markalar ve yerli moda evleri BHV Marais mağazasından ayrılma kararı aldı. Bu karar yalnızca ticari değil, aynı zamanda etik bir protesto olarak değerlendiriliyor. El işçiliğine dayalı zanaatkârlık, kitlesel üretim anlayışıyla aynı çatı altında var olabilir mi sorusu yeniden gündeme geldi.
Shein markasının düşük maliyetli üretim modeli ve tedarik zincirindeki şeffaflık eksikliği Fransa’da kamuoyu tepkisine yol açtı. Hükümet, çevresel etkileri nedeniyle Shein markasının çevrimiçi satış platformunu incelemeye alırken birçok tasarımcı modanın vicdanını korumak adına boykot çağrısında bulundu. BHV yönetimi bu iş birliğini “çeşitliliğe alan açmak” gerekçesiyle savunsa da Parisli modacılar bu kararı modanın ruhuna ihanet olarak değerlendirdi.
Bir modacı gözüyle bakıldığında bu olay, endüstrinin derin bir değerler çatışmasını temsil ediyor. Zanaatkârlığın kökleriyle büyümüş Fransız modası, hız ekonomisinin dayattığı tempoya direniyor. BHV Marais mağazasından ayrılan markalar yalnızca bir ticari alanı terk etmedi; aynı zamanda modayı bir tavır olarak savundu. Bu protesto, sessiz ama onurlu bir zarafetin çağdaş manifestosu olarak hatırlanacak.


