Türk yurtlarında ninelerimiz, nisan’a ebrul, avril, abrul, avrul, april benzeri adlar vermişler. Nisan ayında baharla yaz mevsimin arasında bir köprü olarak bilinen “Abrıl beşi”ne geçmede önce, Âşık Ruhsati’nin bir şiiriyle soluklanalım:

“Hitam buldu abrul beşine hikmet yaz gelmedi

Yine duman dağlar başı gitti mart yaz gelmedi

 

Ahır zamana eriştik oldu alem serseri

Kalbi mü'min şita  dolu ne firkat yaz gelmedi

 

Yaz gelir amma ne fayda kalbimiz olsa selim

Gönül kışı çıkmadıkça hakikat yaz gelmedi

 

Şubataca yağmadı kar karışılmaz işine 

Şimdi gayri temmuz geldi ne sıklet yaz gelmedi

 

Eski gün hayal düş oldu filine eyler nazar

Kendi kusurundan ara kabahat yaz gelmedi

 

Ruhsatî sen âşık isen kemleri fark edesin

Çıktı gitti kanun nizam şeri'at yaz gelmedi

Kimi yerlerde de Kork aprilin beşinden, öküzü ayırır eşinden denir. Hasılı eski Türk halk takvimlerinde nisan ayı, “abrıl” veya “april” olarak anılır. Abrıl günleri mevsim değişikliğinin savaştığı zaman dilimidir. Hava kararsız ve aldatıcıdır. Bahar geldiğini sanarak, ince giyinip açılır, saçılırsınız, üşütür hasta olursunuz.

Anılan atasözünün anlatılan bir hikâyesi vardır:

“Eskiden bir köylü tarlasında çift sürerken, o mevsimde çok güzel olan hava birden bozulup çok şiddetli kar yağışı ve tipiye döner. Tarlada çift süren çiftçinin öküzlerini salıp köye getirmesine mahal kalmadan öküzlerinden biri soğuktan ölür. Onun için Abrılın beşini herkes, ‘Kork Abrılınbeşi’nden, / Öküz ayırır eşinden’ diye ata sözü olmuş.” Bazı yerlerde:” “Korkma zemherinin kışından / Kork aprilin beşinden / Yolcuyu yolundan eder / Öküzü ayırır eşinden” diye söyleniyor. Bazı yerlerde de abrıl beşine “camız kıran” derler.

Anadolu’nun doğa zamanıyla ilgili söylediği bu söz, bu dönemde meydana gelebilecek olan soğuk hava ve fırtınalar için önlem alınmasını hatırlatır. Birdenbire soğuyan hava nedeniyle bugünlerde tarla, bahçe işleri durur. Eskilerin dediği gibi eğer işler durmazsa bu zamanlarda tarlayı sürmeye giden öküz bile soğuktan zarar görür.

Bu dizeler de Hatayî’nin:

“April kimi tökgil ey gözüm yaş

Ol taze bahar gitti elden

Bu sabr ü karâr gitti menden

Nâmûs ile âr gitti elden

 

Canım dileği refik u yârim

Her nesne ki vâr gitti elden

Düş ayağa gölge tek Hatâyı

Ol serv-i çenâr gitti elden”

 Abrıl ayına  Azerbaycan Halk Edebiyatında rastlıyoruz.  Süleyman Rüstem, 28 Nisan 1920 yılında Azerbaycan Halk Cumhuriyetinin faaliyetine son verilerek Kızıl Ordunun Azerbaycan’ı işgalini bayram olarak anlatan şiirinde Aprel (Nisan) kelimesini mısra baaşı tekrarlaması olarak kullanmıştı:

“Aprel; bizde bayram, sizde matem,

Aprel; yüklemiştir sırtınıza gam.

Aprel’de gelmiştir işçiler cana,

Aprel can vermiştir Azerbaycan’a.”

 Şiirin bir kısmında Aprel/Nisan sözcüğü redif olarak kullanılır. Burada aynı zamanda teşhis sanatını da görmekteyiz:

“Üfledi Turan’ın şem’ini Aprel, 

Uçurdu başına damını Aprel. 

Sizin cemiyeti öldürdü Aprel, 

Sizleri ne yahşı süpürdü Aprel

Sönür, sönecektir Turan ümidi…

Çağırın Tanrı’yı siz de yardıma

Düzeltsin sizinçin yeni bir Turan.”

Buna karşı  Musavat Partisi Başkanı şair Mehmet Emin Resulzade Türkçülük Turancılık ideolojisi savunmaktaydı.

Nenelerimizin Nisan’a ebrum, avril, abrul, avrul, april dediklerini hatırlarız belki.

Anadolu’nun doğa zamanıyla ilgili söylediği bu söz, bu dönemde meydana gelebilecek olan soğuk hava ve fırtınalar için önlem alınmasını hatırlatır. Birdenbire soğuyan hava nedeniyle bugünlerde tarla, bahçe işleri durur. Eskilerin dediği gibi eğer işler durmazsa bu zamanlarda tarlayı sürmeye giden öküz bile soğuktan zarar görür. 23 Nisan’dan sonra bahar havanın tekrar ısınmasıyla toprak, bahçe işleri kaldığı yerden devam eder.

İzmir’de hava soğuk değil ama bulutlarla kaplı ve rüzgarlı bugün. Sizin oralar nasıl? Aprilin beşinin soğuk havası uğradı mı? Yorumlarda buluşalım.