Yıllardır söylenen bir yalan var; Lozan Antlaşmasının gizli maddeleri ile madenlerimizin çıkarılması yasaklandı, 100 yıl sonra antlaşma hükümsüz kalacak, madenlerimizi rahatlıkla çıkarabileceğiz diye…

Yalanın inananı, palavracının dinleyeni çok olur…

Bir yandan Lozan Antlaşması ile madenlerimizi çıkarmamızı yasakladılar diye yalan yayılırken, diğer taraftan tüm milli madenlerimiz ne yazık ki yabancı şirketlere bir nevi peşkeş çekildi.

Hiç merak ettiniz mi, Çanakkale Kaz Dağlarında, Artvin Cerattepe’de, Erzincan İliç’te ve daha birçok yerde altın madenlerini niçin hep yabancı şirketler çıkarıyor?

İnsan sağlığı için son derece zararlı olan siyanürle altın çıkarılması ve çevre felaketine yol açması, ağaçların yok edilmesi bir yana, milli değerimiz olan altın madenleri niçin hep yabancı şirketlere teslim edildi?

Çevre halkının ve köylülerin cansiperane direnmelerine karşı ne yazık ki, yabancı şirketlere bizim evladımız olan jandarmaları kalkan yaptılar…

Altınları yabancılar alıyor, bedelini Türk milleti ödüyor.

Son felaket, Erzincan İliç’te yaşandı. İliç’te altın madeni çıkarılan tepe kopup aşağı kaydı, resmi rakamlara göre maalesef 9 işçiye ulaşılamıyor.

İliç’te facia adeta davetiye ile geldi!

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 7 Haziran 2022 tarihinde resmi sosyal medya hesabında İliç’te boru hatlarındaki arıza nedeniyle altın madeni faaliyetinin durdurulduğu açıklanmıştı.

Bir buçuk yılda ne değişti, hangi tedbirler alındı da izin verildi?

Yoksa gizli bir el siz madenleri çıkarmaya devam edin mi dedi.

İliç’te yaşananları bugüne kadar olduğu gibi ihmal diye geçiştirirsek, korkarım ki bundan sonra daha büyük felaketler yaşanabilir.

Hep maden faciası diyoruz ama yaşananlar ihmal veya vurdumduymazlıktan da öte göz göre göre gelen felakettir…

İnsanlar iş sahibi oluyor, bölge kalkınıyor, gelişiyor denilerek altın madeni arama çalışmaları için halkı ikna ettiler.

Karşı çıkanlar ve eylem yapanları terörist ve hain diye yaftaladılar.

Israrla direnenleri coplarla susturdular.

Şimdi siyanürle altın aramaya karşı çıkan da destek veren de dizlerini dövüyor.

Altın madeni çıkaran yabancı şirketler ise ne kadar kazandık hesabını yapıyor.

Birileri altınları cebe indirirken Türk milleti ölüm soluyor.

Bu gaflet ne kadar sürecek?

***

Kuyudaki eşek

Günün birinde, köyün birinde, adamın eşeği, kör bir kuyuya düşmüş. Nasıl düştüğüne gelince; kuyunun ağzı tahtayla kapatılmıştı, üzerinde de toprak vardı, zamanla tahta çürüdü, toprakta yeşeren otları yemek isteyen eşek kuyunun içine düştü.

Hayvan saatlerce acı içinde bağırdı. Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet iyi değil. Zavallı eşeği kuyunun dibinde acılar içinde mahzun bakınıyor. Üstelik ayağını da incitmiş. Eşeğini kurtarmak için adamcağız köylülerden yardım istedi.

Köylüler toplandı. Baktılar ki eşek kurtarılabilecek gibi değil, uğraşmaya değmez dediler.

Kuyuyu toprakla örtelim eşek daha fazla acı çekmesin diye düşündüler. Küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atmaya başladılar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe, ayaklarının altına aldı. Köylüler eşeği gömdüklerini sanıyorken attıkları toprak sayesinde eşek her an biraz daha yükseldi ve kuyudan çıktı. Köylüler şaştı kaldı.

(Alıntıdır)

 ***

 TEBESSÜM

 Direksiyon

İki deli yürürken, yol kenarında direksiyon bulmuşlar. Direksiyon bulmanın sevinciyle uzunca bir süre yol aldıktan sonra bir benzincinin önünde durmuşlar. Direksiyonu tutan deli, benzinciye:

- 500 liralık benzin, süper olsun.

Benzinci her iki deliyi tepeden tırnağa süzdükten sonra söylenir:

- Gidin işinize, sizin cıvatalarınız gevşek.

Diğer deli direksiyondaki arkadaşına dönüp sitem etmiş:

- Gördün mü bak! Araba hemen masraf kapısı açtı!

***

GÜNÜN SÖZÜ

Sorun çözümü görememelerinde değil, sorunu görememelerinde.

G. K. Chesterton