Öncelikle belirtmeliyim ki bu yazıyı A ya da B partisi için yazmıyorum. İktidar ve muhalefetin ülke geleceği için aynı derecede önemli olduğunu düşündüğüm için yazıyorum.
Her yeni başlangıçla gelen umut iklimindeyiz. Umarım ülkemiz için hayırlısı olur.
Kazanmak, kaybetmek, iktidar ya da muhalefet kavramları üstüne düşüncelerimi yazmak istedim. Her iki taraf için yorumlar yapacak olsam da asıl konumuz ağırlıklı olarak muhalefet tarafı. İlerlemenin ve gelişmenin tek yolunun tam rekabet ilkesinden ödün vermemek olduğuna inanan daha doğrusu bunu bilen biri olarak söylemeliyim ki inanmak her zaman tehlikelidir; inanırsanız durursunuz, gelişmeniz de durur ve mutlaka düşersiniz. Düşmemek için araştırmaya, çalışmaya devam etmek zorundayız.
Tam rekabet ilkesini ödünsüz bir biçimde uygulayan; bu ilkenin itici gücüyle ilerlemesi ve gelişmesi hiç durmayan ülke Amerika Birleşik Devletleridir. Politikalarını beğenip beğenmemek, onaylayıp onaylamamak size kalmış. Aklın, bilimin ışığında bulduğu, geliştirdiği ilke ve kurallara ödünsüz uyulmasını sağlayan ve bu yolla ülkesinin, halkının refahını sürekli artıran ülke bence ayakta alkışlanır.
Yalnızca bu paragraf için bile düşünmek yerine “inandığı ideoloji” doğrultusunda birileri beni linç etmeye çalışacak. A ya da B partisindeki bir kısım kitle için fark etmeyecek ezberleneni tekrar etmek düşünmekten hep kolay olacak ve düşünemedikleri için saldıracaklar.
A ve B partisi tam rekabet ilkesinin taraflarıdır. Bu partilerden birinin kötü olması ister muhalefette olsun isterse de iktidarda kesinlikle ve kesinlikle ilerlemeyi durduracaktır. Rekabet ve karşı fikir her iki tarafa da yeni bakış açıları kazandırarak en uygun ve uyumluyu bulmamızı sağlar.
İşini iyi yapan bir iktidarın karşısında kötü, başarısız, yetersiz bir muhalefet partisinin ayakta kalması mümkün değildir. Doğru, ilkeli rekabet bu partinin çalışıp kendini geliştirerek iyi işler yapacak duruma gelmesini sağlar ve ülke kazanır. İşini kötü yapan bir iktidar partisi işini doğru yapan muhalefetin karşısında duramaz eriyerek yok olur ve kötüden kurtulunduğu için ülke kazanır. Haksız rekabeti dürüst ve adil hakemliğiyle devlet önler ve ilerlemenin önünü açar. Dünya üzerinde ideal bir yönetim sistemi yoktur. Kişilerin ve kurumların görevi mevcut sistemi ideale yaklaştırmaya çalışmaktır.
Başarısız muhalefet iktidara yanlışını, yanılgısını, doğru yolu gösteremez. Bu da bir ülkenin muhalefet eliyle batırılması demektir.
Kılıçdaroğlu ve ekibi öyle başarısızlar ki iktidarın yaptığı hataların sorumluluğu bile üstlerine kalacak.
Sürekli kaybeden biri var ama ne hikmetse bütün kavramları altüst ederek orada oturmaya devam ediyor. Eğer tam rekabet ilkesi açısından bakacak olursak Kılıçdaroğlu’nun çoktan tarihin tozlu sayfaları arasında yerini alması gerekiyordu. Eğer aklın, onurun, utanma duygusunun doğal akışına uymayan bir durum varsa gizliden yürütülen bir operasyonun içindeyiz demektir. Bu ülkeye bu operasyonu kim ya da kimler yapıyor? Sormamız gereken başka bir soru da onu o koltukta tutan kim ya da hangi güç?
Bunca başarısızlıkla ülkeye verdiği zararın farkında değil mi Kılıçdaroğlu?
Her insanın içinde bir parça da olsa utanma duygusu vardır. Oranını ya da miktarını bilmem ama eğer Kılıçdaroğlu’nun içinde bir parça utanma varsa ve buna rağmen gereğini yapmıyorsa kendince “büyük bir planın” parçasıdır ve bu plan yüzünden bu utanca katlanıyordur.
Kaybeden tarafta büyük bir şaşkınlık ondan daha büyük olarak da suçluluk duygusu hâkim. Tarihin hiçbir döneminde hiçbir kitle kendini Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verenler kadar ezilmiş, aldatılmış, çaresiz ve kimsesiz hissetmemiştir. Hıçkırarak ağlayan gençler gördüm. Anne ve babaların içinde büyük bir öfke var. Hiç konuşmasalar bile titreyen seslerinden, kaçırdıkları gözlerinden anlaşılıyor öfkeleri.
Ve derin bir umutsuzluk…
En çok çocukların, gençlerin içine düştüğü bu umutsuzluk üzüyor beni. Seçim gecesinin belki de tek söylenmeyen gerçeği o gençleri iktidarın değil Kılıçdaroğlu’nun ağlattığıdır.
Bunca başarısızlığın, yenilginin, hezimetin sonunda istifa da bir seçenektir intihar da. Elbette kimse ölmesin, kimse incinmesin asla istemem bunu; acılar olmadan devam edelim yolumuza.
Sayın Kılıçdaroğlu; bir ülkeyi kötü ve yanlış iktidarlar yıkar; siz, ekibiniz ve partiniz öyle başarısızsınız ki bir ülkeyi yıkan ilk “muhalefet partisi” olarak tarihe geçeceksiniz.