Son günlerde sokaklarda insanların birbirlerine nasıl saldırdıklarını canlı canlı izliyoruz. En son izlediklerimden biri motosikletli bir kuryenin bir otomobilin aynasına yumruk atarak kırması ve araç sahibinin de kuryeyi ezmeye çalışmasıydı.

Ezmeye çalıştığı kuryeyi park halindeki bir çekiciyle aracının arasına sıkıştırmasıyla sonuçlandı öfke patlaması. Kuryenin vücudunda dokuz kırık varmış. Otomobil sürücüsünün dokuz suç kaydı kuryenin de iki suç kaydı varmış.

İstanbul’da yanında iki çocuğu olan adama yol verme vermeme tartışması nedeniyle diğer araçtan inen baba ve oğlu adamın çocuklarım var korkuyorlar diye yalvarmasına rağmen saldırdılar. Karşılarındaki insan yalvarmaya devam ettikçe “güç zehirlenmesine giren” iki kişi saldırılarının dozunu artırarak devam ediyorlar ve küçük çocuklarda asla unutamayacakları bir travma yaratıyorlar.

Siz ya da eşiniz yolda giderken herhangi bir nedenden dolayı birinin elinde beyzbol sopasıyla çirkin ağzından köpükler saçarak içinde çocuklarınızın da olduğu arabaya saldırdığında ne hissedersiniz? Çocuklarınızın yüzündeki korku, çığlıkları, göz yaşları sizde hangi duyguları yaratır?

Bu soruları sadece kendim için sormuyorum; bizler yaşını başını almış insanlarız nahoş bir durumu telore edebiliriz ama aynı şeyi çocuklarımız için söylemek zor. Çocuklarımızın maruz kaldığı bu türde şiddet olayları beni çıldırtıyor. Ve çocuklara karşı işlenen suçlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Ankara’da yine yol verme ya da vermeme nedeniyle aracından beyzbol sopasını alan saldırgan aracı parçalamaya çalışıyor.

Yine İstanbul’da asker uğurlaması adı altında mahallenin sokaklarını kapatan cahil sürüsü havaya ateş açıyor; gelen polislere saldırıyor; utanmazca polisler bize şiddet uyguluyor, darp ediyor diye bağırarak ortalığı velveleye veriyor.

Pazar akşamı haberleri izlemek için açtığım televizyonda ilk on dakika içinde karşıma çıkanlar bunlar. Dayanamadım ve kapattım televizyonu.

Sanki bu görüntüler ileride karşımıza çıkacak şiddetin ilk ve en basit habercileri. Büyük ve korkutucu bir cahil sürüsüyle karşı karşıyayız. Herkes her şeyi yapmayı hak görüyor kendinde. Bu cahil kitlenin içinde yer alan bireylerin ortak özelliği artık eğitilemez oluşları. Kutsanmış bir cehaletle karşı karşıyayız. Korkutucu olan da bu.

Eskiden hiç kimse bu kadar pervasız değildi. Mafyanın da, çetelerin de, gayr-ı meşru hayat süren insanların da toplum içinde davranışları tavırları farklıydı. Onların çatışması genelde kendileri arasında olur halka yansımazdı. Ve ben günün birinde eskinin suç örgütlerine rahmet okuyacağımızı hiç düşünmemiştim.

İnsanların içindeki öfke artık gözle görülür elle tutulur hale geldi. Eğitimsiz ve cahil kitlenin öfkesi bu ülkenin düzgün insanlarını yakacak artık bunu biliyoruz. Ve bu cahil sürüsü toplumu dibe çeken demir ağırlıklara dönüştü; çelik zincirlerle ayaklarımıza bağlanmış ağırlıklara.

Kurtuluşumuzun tek yolu düzgün bir hukuk sistemiyle desteklenen caydırıcı cezalardır. Sokaklarda canlarımızı tehlikeye atan magandalardan kurtulmanın yolu bu toplumun dışında tutulmalarıdır. Bu dengesizlerin hepsi işledikleri suçlardan dolayı ciddi cezalar almalı ve en azından bir daha suç işlerlerse başlarına neyin geleceğini bilerek ona göre hareket etmeleri sağlanmalı.

Çocuklarımızı, gençlerimizi ülkemize ve bizlere uygun bir eğitim sistemiyle bugünden eğitmeye, öğretmeye başlasak belki önümüzdeki elli ya da altmış yılda düze çıkarız gibi geliyor bana. O güne kadar yapmamız gereken karşımıza çıkacak şehir eşkıyalarına karşı sinirlerimize sahip olmak. Her ne kadar yavaş ve sorunlu işlese de adalet sistemimize güvenmek.

Birçok hapis cezası erteleniyor. Bunun nedeni olarak hapishanelerin doluluğu gösteriliyor. Sonunda bilgisiz, kültürsüz, cahil bir kitleyi yaratıp kapımıza bıraktılar. Hapishaneler doldu. Yenileri yapılsa da onlar da dolacak.

Ne yazık ki durum bu.