Ölümün olduğu yerde her şey anlamsızdır. Evet, ölüm dünyanın asla değişmeyen bir gerçeğidir fakat insanlık tarih boyunca yerleştiği yerlere bu kaçınılmaz gerçekliği hep göz ardı ederek sadece tek bir amaç için gitti… Tek bir yer hariç. Varanasi.
Çünkü dünya üzerinde insanların yaşamak yerine ölmek için yerleştiği tek şehir Varanasi. Dünya üzerinde ölümün yaşamın bu kadar bir parçası olduğuna tanıklık edebileceğiniz ve ölümün günlük yaşamın içine bu kadar entegre edildiği başka hiçbir yer olduğunu zannetmiyorum. Ölüm, var oluşun gerekliliğidir. Bitiştir. Yeni bir başlangıçtır. Ya da yolun sonudur. Her nasıl yorumlarsanız yorumlayın. Varanasi’de hepsi anlamsızlaşıyor. Ölüme bakış açınız değişiyor. Hatta belki de ölüm, eskisi kadar korku bile vermemeye başlıyor.
Bir ruhu senelerce içerisinde barındıran beden dediğimiz o kabuğun, ruh içinden çıktıktan sonra oraya hala yaşayan başka bedenler tarafından getirilişini, Ganj nehrinde yıkanıp temizlenmesini, odunların arasına özenle yerleştirilmesini ve ateşle tutuşturuluncaya kadar gördüğü özel muameleyi gözlemledim uzun uzun. Sonra tutuşan bir insan bedeninin nasıl bir odun parçasından farksız şekilde kaldırılıp ateşin içine itildiğini de tanıklık ettim. Etin kavrulup kemiklerden ayrılmasını, belki de birkaç gün önce kılına zarar verseniz başınızın belaya gireceği gövdelerin bir odun parçası gibi maşa ile tutulup kenara atılışını gözlerimi kırpmadan izledim. İnsan bedeninin yandığında ne şekil aldığını, nasıl bir koku yaydığını, odunların arasında ateş ile birlikte nasıl çıtırdadığını…
Hepsini saniye saniye deneyimledim. Sonra tek başıma kaldığım guesthousedaki odama döndüğümde gördüğüm o dehşet verici anlardan sonra “bu gece uyuyamam herhâlde” diye düşünürken, hayatımın en gamsız uykusuna dalıp gittiğimi, ertesi sabah deliksiz uykumdan uyandığımda fark ettim. Varanasi, sadece 1 günde beni 10 yıl olgunlaştırdı.
Dışarıdan ona baktığınız zaman pis, kaotik ve kalabalık bir şehir göreceksiniz. Ama görmek isteyen gözler için Varanasi tam anlamıyla bir spiritüel yolculuk şehri. Kendimle başbaşa kalma fırsatı bulduğum bu şehirde hem ölüme bakış açımı değiştirdim hem de kendimle ilgili geride bırakmak istediğim ne varsa geride bırakacak cüreti bulduğumu hissettim. Bu duyguları nasıl tarif edebilirim bilmiyorum. Bir insanın bedeni sağ iken de ölebileceğini, ölümün sadece bir bütün halinde ruhun bedeni terk edişi olmadığını Varanasi’de öğrendim.
Eğer Hindistan’a ve de özellikle Varanasi’ye pislik gözüyle bakıyor, “ne işimiz var orada, dünya üzerinde gidecek başka yer mi kalmadı” gibi söylemler ile yargılıyorsanız, gerçekten o zaman bu şehir size göre değil demektir. Çünkü bu özel yolculuğu anlayabilmek için içsel yolculuğa çıkmaya niyet etmek şart. Varanasi başka türlü hakkıyla gezilebilecek bir şehir değil çünkü. Ve hatta açık konuşmak gerekirse, başka kafayla çekilecek dert de değil.
Varuna ve Assi nehirlerinin arasında kurulu bir şehir burası. Varanasi ismi de bu iki nehirden geliyor. Hinduların kutsal metni ve dünyanın en uzun destanı kabul edilen Mahabharata, “Işıklar Şehri” olarak tanımlıyor Varanasi’yi.
Hinduizm 3 büyük baş tanrıdan bahseder. Shiva, Vishnu ve Brahma. Brahma, 5 kafası olan tek bir beden şeklinde tasvir edilir. İnanışa göre Shiva ve Brahma arasında çıkan bir anlaşmazlık nedeniyle Shiva, Brahma’nın 5 kafasından bir tanesini koparır. Zaferinin ve cesaretinin göstergesi olarak da bu başın ağzına bir dizgin yerleştirerek onu iyice onursuzlaştırır ve her yere giderken yanında taşır.
Nereden baksanız MÖ 1200 yılına kadar uzanan bir tarihten bahsediyoruz. Dünya üzerinde hala yerleşim olan en eski şehirlerden bir tanesi Varanasi. Ganj Nehri’nin kıyısında kurulan küçük köy yerleşimleri zamanla büyüyerek hem dini hem de ticari bir merkez haline gelmiş. Ayrıca sadece yerleşim değil, dini eğitim merkezi olan Aşramlar da kurulmuş burada. Ve Brahmanlar Vedik metinler aracılığı ile bilgilerini nesilden nesile burada aktarmaya başlamışlar.
Şehre uzaktan baktığınız zaman her şeyi bir ahenk içerisinde olduğunu göreceksiniz. İçine girdiğiniz zaman karşılaştığınız kaos, dışarıdan gördüğünüz dengenin ve ahengin içindeki atom altı parçacıklar gibi. O kaoslar bir araya geldiği zaman, muazzam bir bütünlük, olağanüstü bir ahenk çıkıyor ortaya. O kaosun bazı parçalarını o o parçaların arka planlarını anlatmak çok zor. Ama imkansız değil. Sadece nereden başlayacağınızı bilmek lazım. Ben ghatlardan başladım. Çünkü Varanasi demek ghat demek.