Önerimdir; tarihimizi çarpıtanlar ve yerine uydurma bir tarih yaratmaya çalışanlar “İHANET” suçuyla yargılanmalı ve cezalandırılmalıdırlar.
“Vatana ihanet, vatan hainliği ya da hıyanet-i vataniye, meşru egemenlik organını devirmeye veya otoritesini yıkmaya, bağlı olduğu devlete karşı savaşmaya veya düşmanla iş birliği etmeye yönelik eylemleri kapsayan suç türü. Tarih boyunca birçok hukuk sisteminde tüm suçların en büyüğü olarak değerlendirilmiş ve en şiddetli biçimlerde cezalandırılmıştır.” Böyle tanımlanıyor vatana ihanet suçu.
Türk ceza kanununun 302-308. maddeleri vatana ihanet suçu sayılabilecek eylemleri içerir. Bunlar; devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, düşmanla iş birliği yapmak, devlete karşı savaşa tahrik, temel millî yararlara karşı hareket, askeri tesisleri tahrip ve düşman askeri hareketleri yararına anlaşma, düşman devlete maddi ve mali yardım konularıdır.
Ne yazık ki başka ülkelerin ya da oluşumların çıkarları için kendini satan kişiler tarihimizi yalanlarla çarpıtmaya devam ediyor. Ulusların gücü insanların aralarında oluşturduğu bağdır. Tek başına veya kalabalık ama kontrolsüz bir kitlenin gücü yoktur. Bitmeyen egemenlik savaşı içinde insanlar arasındaki bağı koparmak tarihin bir yerinde savaşacağınız ülkeleri, ulusları güçsüzleştirmek ve kolay lokmalar haline getirmek demektir. Böl, parçala, yönet taktiğidir.
Uzun zamandır kahve köşelerinde dillendirilen ve bilgisiz, kültürsüz en önemlisi de kötü, karanlık kalpleriyle bugüne kadar hiçbir şekilde başarı sahibi olamamış eziklerin üstüne atladığı yalanlardan biri de Kurtuluş Savaşımız sırasında İngilizlerle savaşmadığımız yalanıdır.
Bu yalanın amacı birçok ülkeye ilham olan bağımsızlık savaşımızı ve zaferimizi küçük göstermeye çalışmaktır. Yayılan bu yalanın peşi sıra gelen daha büyük yalan da Mustafa Kemal Atatürk’ün İngilizlerle anlaştığı; hatta Anadolu’ya da İngilizlerin planıyla geçtiği ve İngilizler için çalıştığıdır.
Ulusları tarihleri yaratır. Kazandığı zaferler, kaybettiği savaşlar, acıları, sevinçleri bir arada tutar. Ülkeleri zayıflatmak insanlar arasındaki bağları zayıflatmakla olur.
Sizlere sormak istediğim sorular var; acaba bir Fransız çıkıp 2. Dünya Savaşı sırasında ülkesini işgal eden Almanlar için “keşke Almanlar kazansaydı” dese ona ne yaparlar.
Bir Çin vatandaşı Japonya’ya karşı verilen savaş için “keşke Japonlar kazansaydı” derse neler olur?
Bir İngiliz vatandaşı “keşke Almanya kazansaydı” derse ne olur?
Aşağı yukarı tahmin ediyorsunuzdur o ülkelerde kendi ülkesi aleyhine konuşanların başına neler geleceğini.
Peki ülkemizde meczup biri keşke Yunan kazansaydı dediğinde ne oldu? Hiçbir şey olmadı. İçimiz kan ağladı ama bir şey yapamadık. Çünkü kurtuluş savaşımızın başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin başına geçen basiretsiz, beceriksiz güruh kendini “milliyetçi” olarak niteleyen parti yeri yerinden oynatıp o meczup ve destekçilerinin iç yüzünü açığa çıkaramadı.
George Orwell’in 1984 adlı muhteşem eserinde arka planda güncel akışa uymak için sürekli tarihin değiştirildiğini ve bu iş için büyük bir ekibin çalıştırıldığını anımsayın. Aynısını yapıyorlar aslında. Tarihimizi değiştirmeye çalışıyorlar.
Düşündüğünüzde insanı tanımlayan, insanı insan yapan olgu da geçmişidir. Hafızanız silinirse siz olamazsınız. Kimin iyi, kimin kötü, kimi sevdiğinizi ya da sevmediğinizi olduğunu bilemezsiniz. Yaşadığınız ne varsa sizi siz yapıyor.
Ulus ve ulus devleti de insanların, ülkelerin ortak tarihi yaratıyor. Tarihimiz parçalanırsa biz de olmayız. Silinir ve yok oluruz.