Dünkü yazımda Türk Halk Müziğinin duayen hocası Nida Tüfekçi’nin Ankara yıllarından söz etmiştim. 1966 yılında Türk Halk Müziğinden sorumlu Türk Müziği Şube Müdürlüğü’ne getirilmişti.
Bunları yazarken Nida Tüfekçi’nin Ali Ekber Çiçek’ten derlediği bir Erzincan Türküsünü aklıma geldi. Severek dinlerdim:
“Böyle ikrar ilen böyle yolunun
Mihnetli yâr bana lâzım değilsin.
Deli gönül sevmiş vazgeçmek ister
Cefalı yar bana lazım değilsen
Gönül kalk gidelim sılaya doğru
Bülbülün davası hep güllerinen
Senin şirin dilin yad ellerinen
Çık salın sevdiğim engellerinen
Görünme gözüme lazım değilsen
Gönül kalk gidelim sılaya doğru
Bülbül ah eyleyip kanlar ağladı
Çeşmim yaşı sel sel oldu çağladı
Ölüm geldi çevre yanım bağladı
Kılma cenazemi lazım değilsen
Gönül kalk gidelim sılaya doğru”
Nida Tüfekçi, 1972 yılında TRT Müzik Dairesi Türk Halk Müziği Müdürlüğüne atandı. TRT Müzik Dairesinin kuruluş çalışmalarına katılıp, bu dairenin başkan yardımcılığına getirildi. Uzun yıllar TRT Denetleme ve Repertuar Kurulu Başkanlığı görevlerini sürdürdü. Derlediği ve notasını yazdığı bine yakın türküyü halk müziği arşivlerine kattı. 1974 yılında TRT Müzik Dairesi Başkanlığı’na getirildi. İki yıl sonra en büyük arzusu gerçekleşti. Neydi rüyalarını gördüğü arzu?
Nida Tüfekçi 1976 yılında TRT’deki görevinden ayrıldı. Çünkü İstanbul Türk Müziği Devlet Konservatuarı’nın kurucuları arasındaydı. Konservatuar Yönetim Kurulu üyesi oldu. Başkan Yardımcılığına getirildi. Bölüm Başkanlığı, Danışma Birimi Üyeliği gibi önemli görevlerde bulundu. Aynı zamanda okulda Bağlama, Türk Halk Müziği Solfej, Türk Halk Müziği Bilgileri ve Bölge tavırları derslerini de veriyordu.
Nida Tüfekçi’nin sekiz yaşlarında başladığı halk müziğinin gül dikenli yolculuğu 1991 yılında onurların en büyüğüyle taçlandı. Türkiye’de ilk kez geleneksel müzik dallarında bir sanatçıya “Devlet Sanatçısı” unvanı verilmişti. Yüce Atatürk, “Efendiler... Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat sanatçı olamazsınız. Yaşamlarını büyük bir sanata adayan bu çocukları sevelim...” Nida Tüfekçi gerçekten yaşamını sanatına adamıştı. “Devlet Sanatçısı” unvanını hak etmişti. O yalnız devletin değil, milletin sanatçısıydı.
Nida Tüfekçi, halk müziğinin tahlil ve tasnifi için akademik bilgilerin yanında folklor bilgilerine de gerek olduğunun bilincindeydi. O Türk halk müziğini, folklorunu ve edebiyatını bütün türleri ve yöreleriyle birlikte biliyordu.
Muzaffer Sarısözen’den sonra, Türk halk müziğine en çok emeği geçenler arasındaydı. Eşi Neriman hanımefendi ile birlikte “Memleket Türküleri” adıyla bir kitap hazırlamıştı. “Yurttan Sesler”in gerçekten yurdun öz sesi olması için çaba gösterdi.
Daha önce söylediğimiz gibi Nida Tüfekçi, bağlamada bütün yöre tavırlarını, tezene tekniklerini en iyi uygulayan sanatçıydı. Türk halk müziği çevrelerinde düşünceleri ve uygulamalarıyla hep gündemde kaldı. Halk müziğinde çok sesliliğe karşı değildi.
O türkülerimizin çok seslendirme adı altında geleneksel yapı ve özlerinden uzaklaştırılmasına karşı çıkıyordu. Ona göre türkülerimiz kültür ve medeniyetin en yalın haliyle söz ve müzikle anlatımıydı. Türkülerimiz bizim tarihimiz, sevdamız, acılarımız, öfkelerimiz, inançlarımız, savaş ve zaferlerimizin kendisiydi.
Nida Tüfekçi Türk halk müziğine adanmış bir ömrün en verimli diliminde henüz altmış dört yaşındayken, 18 Eylül 1993’de aramızdan ayrıldı. Program başında birkaç dörtlüğünü sunduğumuz Bayram Bilge Tokel’in ağıtında belirtildiği gibi “Türküler Nida’sız kaldı. Onun duygulu sesi, içli lirik sazı ile seslendirdiği türküler yaşıyor. Ruhu şad olsun.