2016 yılında eşi ve arkadaşlarının canı istedi diye İstanbul’dan tatil yaptığı Yunanistan’ın Mikonos adasına özel jetiyle künefe getirten adam mahkeme kararıyla iflas etti.

Bu haber, toplumumuzu ve Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu çok güzel özetliyor.

Çıkarılacak en önemli ders, özel uçakla künefe getirtecek kadar zengin biri olsanız bile istikrarsızlık, muhtemelen iş bilmemezlik sebebiyle çok kısa sürede dibi görebilirsiniz. Hatta üç kuruşa bile muhtaç olabilirsiniz.

Türkiye’deki ekonomik istikrarsızlık bundan daha iyi anlatılamazdı.

Ülkemizdeki gelir adaletsizliğini, zenginler ile fakirler arasındaki uçurumu göstermesi açısından da ders niteliğinde…

Düşünün toplumun büyük bir kesimi, bırakın künefeyi ekmek almakta zorlanıyor, pazardaki çakma sebze ve meyvelerle hayatını devam ettirmeye çabalıyor.

Diğer yandan birileri yediği önünde, yemediği arkasında lüks şatafat içinde hayat sürüyor. Lüks şatafattan da öte özel jetiyle İstanbul’dan Ege’deki adaya künefe servisi yaptırıyor.

Gösteriş budalalığı ayrı bir felaket…

Canınız künefe çekebilir, insanlık halidir. Bulunduğunuz yerde yersiniz, bulamadınızsa gittiğinizde istediğiniz kadar alır yersiniz. Sonuçta hayat iksiri değil, o an yenilmezse insan ölmüyor.

Özel jetle künefe getirmek hangi aklın işidir? Hadi getirttiniz diyelim, hava olsun diye insanların ekmek almakta zorlandığı bir dönemde bunu anlatmanın, duyurmanın mantığı nedir?

Maalesef gösteriş budalası bir toplum olduk. Eskiden yemek pişirilirken kokusunu duymuş, canı çekmiş olabilir denilerek pişen yemekten komşuya ikram edilirdi. Komşunun hakkı gözetilirdi.

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” uyarısına uyar, komşusunun, akrabasının derdiyle hem hal olurduk.

Bugün gelinen noktada, yediğimizi, içtiğimizi, gezdiğimizi, giydiğimizi ve her türlü lüksü göstermek için yarışıyoruz.

Başkaları da görsün, duysun, bilsin diye var gücümüzle uğraşıyoruz.

Son örnekte görüldüğü gibi gösteriş yaparken iflasın eşiğine geldik, geliyoruz.

Bu Türk kültürü ve hayat tarzı asla değildir.

Atalarımızın çok güzel özetlediği gibi “sonradan görme” sevdası geri kalmışlığın değişik bir versiyonudur.

Gösteriş budalalığı, kişilik ve karakter eksikliğini, malıyla parasıyla telafi etme hastalığıdır.

Bir de kamu kaynaklarını kullanarak, jakuzili lüks makam odası yaptıranlar, en pahalı makam otomobilinden aldıranlar, hiçbir lüksten kaçınmayanlar var ki…

Asıl tehlikeli olan da budur…

*****

Niçin halife oldu?

Hz. Ömer (RA) bir gün tebdili kıyafetle Medine’nin kenar mahallelerini gezmeye çıkıyor.

Bir çadırın önünden geçerken bakıyor ki, zırıl zırıl ağlayan çocuklar var. Hz. Ömer (RA) çocukların annesine soruyor:

- Bu çocuklar niye ağlıyor?

- Çünkü açlar; yedirecek bir şeyim yok.

Bu cevap üzerine Hz. Ömer (RA) sorar:

- Durumunu halifeye ilettin mi?

- Hayır.

- Sen halini halifeye haber vermezsen nereden bilecek?

Annenin cevabı ibretliktir:

- Halkının durumunu bilmeyecekse niye halife oldu?

Bu cevap karşısında Hz. Ömer (RA) yıkıldı.

Kadına hak verdi ve gereğini yaptı.

*****

TEBESSÜM

Yalan

Kasabanın sonradan görme zenginlerinden Hamdi Ağa, alışverişe gelen köylülere başlar zenginliğini anlatmaya:

- İki bin koyunum var, bin beş yüz dönüm arazim var, elli tane tosunum var…

Ağa konuşurken köylüsü Rıza yanlarından selam vermeden geçer. Çok içerlenen ağa sorar:

- Rıza, neden selam vermeden geçiyorsun? Selam, Allah’ın selamıdır.

- Hamdi Ağa, yalanını bölmek istemedim de ondan selam vermedim.

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Kibirli olma, kibirli insan sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendinden uzaklaştırır.

Ali Fuat Başgil