Türkiye’de ne yazık ki hukukun gücü yok ama gücü olanın hukuku, hatta hukuksuzluğu çok hızlı işliyor…
Basına düşen iki haber ülkemizde hukuk uygulamalarının ne hale düşürüldüğünü hazin bir şekilde gösteriyor.
İstanbul Ataşehir’de Yargıtay üyesi hakîmin eşi köpeğin saldırısına uğradı. İnşaatın önünde olan ve zincirini kırdığı iddia edilen köpeğin saldırısı sonucu hakîmin eşi yaralandı.
Hemen aynı gün olayla ilgili inşaatın bekçisi gözaltına alındı. “Ben olay yerinde değildim. Olayla ilgili bir dahlim yoktur. Köpeğin sahibi ben değilim” diyen inşaat bekçisi tutuklandı.
İkinci olay da yine İstanbul’dan…
İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Araştırma ve Eğitim Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi uzmanlarından Dr. Suna Dilbaz, ameliyat ettiği hastanın yakınını, refakatçiler için ayrılan yatağa yattığı için uyardı. Hasta yakını bunun üzerine bağdaş kurup, “Ne yapacağız, kalkacak mıyız, oturacak mıyız?” diyerek karşı çıktı. Doktor, hakaret eden hasta yakınını tekrar uyardı.
Olaydan çok kısa bir süre sonra doktorun yanına polis geldi ve “Hakkınızda şikâyet var” denilerek karakola götürüldü.
Doktordan şikâyetçi olan ise doktorun tartıştığı hasta yakını hakîmdi.
Doktor, “Hastalarım poliklinikte muayene için bekliyor” diye hatırlatmasına rağmen emniyet müdürlüğünde üç saat ifade vermek için bekletildi.
Bu sırada şikâyetçi hakîm ise polislerle sohbet ediyordu.
Bu iki olayda eğer taraflardan biri hakîm olmamış olsaydı, hukuk bu şekilde mi işleyecekti?
Köpeğin saldırısına uğrayan kadın, hakîmin eşi olmasaydı, köpeğin sahibi ki, muhtemelen köpeğin sahibi de değildir, aynı gün yaka paça gözaltına alınır ve tutuklanır mıydı?
Doktorun uyardığı hasta yakını hakîm değil de sıradan bir vatandaş olsa, doktorun ifade vermesi için emniyete götürülmesine geçtim, doktordan şikâyetçi olabilir miydi?
Hatta şikâyetçi olmak aklından geçer miydi? Kazara şikâyetçi olsa, doktorun ifadeye çağrılması şöyle dursun, kamu görevlisinin işini yapmasını engellemekten hakkında işlem yapılmaz mıydı?
Şikâyetçi olan sıradan vatandaş olunca, çok haklı olduğu olaylarda bile aylarca soruşturmaya başlanmıyor, vatandaş hukuk işlesin diye bekliyor…
Çok daha vahim olaylarda bile suçlular tutuklanmıyor.
Hatırlarsınız, şort giydi diye otobüste genç kızı tekmeleyen kişi, serbest bırakılmıştı. Kamuoyunda büyük tepki oluşunca zoraki tutuklama kararı çıkmıştı.
Gel gör ki, olayın tarafı hakîm olunca hukuk çok hızlı işliyor, hatta hukuksuzluk zirve yapıyor.
Bu olaylar ilk değil, bundan önce de buna benzer çok garabet yaşanmıştı.
Korkarım ki, bundan sonra da aynı hukuksuzluklar tekrarlanacak.
Kanunlarınız ne kadar iyi olursa olsun…
Kanunları uygulayacak ehil kadro yoksa hukuk yerlerde sürünür, sürünüyor da.
Önce insan ve vicdan…
****
Yanmış roti
Eski Hindistan Cumhurbaşkanı Dr. Abdul Kelam’ın anlattığı nakledilir.
Ben çocukken, anam bize yemek pişirirdi. Uzun bir iş gününün ardından bir gece yine yemek yapmıştı… Anam, babamın önüne bir tabak “sabzi” ve aşırı yanmış “roti” koydu.
Yanmış rotiyi fark eden var mı diye bekliyordum. Ama babam rotisini yedi ve okuldaki günümün nasıl geçtiğini sordu. O gece babama ne söylediğimi hatırlamıyorum ama anamın yanmış roti için babamdan özür dilediğini duyduğumu hatırlıyorum.
Babamın şu sözünü asla unutmayacağım: “Tatlım, yanmış roti seviyorum.”
O gecenin ilerleyen saatlerinde babamı öpmeye gittim, iyi geceler dedim ve babama yanmış rotisini gerçekten beğenip beğenmediğini sordum. Beni kollarıyla sardı ve şöyle dedi: “Anan bugün uzun ve zor bir gün geçirdi, gerçekten yorgundu herhalde.”
Babam, “Yanmış roti kimseyi incitmez, kimseye zarar vermez ama kırıcı sözler insana zarar verebilir” dedi ve devam etti: “Biliyorsun oğlum; hayat kusurlu şeylerle doludur ve kusurlu insanlarla. Ben de en iyi olan değilim. Hayatın mükemmel olamayacağını ve insanların da her zaman iyi olamayacağını kabul etmeyi öğrendim.”
Yıllar geçtikçe öğrendiğim şey; birbirinin hatalarını kabul etmek ve ilişkileri kurtarmayı seçmektir.
(Alıntıdır)
***
TEBESSÜM
Sana yok
Adamın biri bara girip garsona seslenmiş:
- Garson, herkese içki ver, kendine de al.
İçkiler içilmiş… Garson hesap için gelince adam; “Para yok” demiş.
Garson, adamı bir güzel dövüp dışarı atmış.
Ertesi akşam adam, tekrar bara gelmiş… Yine “Garson herkese içki, kendine de al” demiş.
Sonra parası olmadığı için yine dayak yemiş ve gitmiş.
Bu üç akşam böyle devam etmiş. Dördüncü günün akşamı adam yine gelmiş ve şöyle demiş:
- Garson herkese benden içki, fakat bu sefer sen içme… İçince sapıtıyor, sonra da kavga çıkarıyorsun…
****
GÜNÜN SÖZÜ
Vicdan, adaletin en iyi vekilidir.
Lady Mary Montagu