Sevgili yolcu;

‘’Çizdiğim her resim kendi yaşamıma sorduğum bir soruydu.’’ diyor Leonardo da Vinci.

Sorular zihni, kalbi, gözleri açmanın anahtarıdır. Zihne, kalbe bir yolculuk yaparız sorduğumuz sorularla, kendimize ve bir başkasına.

Aslında soruların etkisi kişi için hayati önemdedir; zihin hiçbir hiç bir soruyu yanıtsız bırakmaz.

‘’Neden başarılı olamıyorum?’’ gibi sorularınızda da mutlaka bir cevap verecektir ve bu cevaplar ise kişinin gelişimine değil depresyonuna hizmet edecektir.

Oysa ‘’Bundan ne öğrenebilirim?’’ sorusunu ortaya koyarak, neleri daha iyi daha farklı yapması gerektiğini bulabilir; daha iyi koşullarda bir iş bulmak için bu olumsuz görünen tecrübeyi fırsata çevirebilir.

‘’Yaşamımı kimseye bağlı, bağımlı olmadan sürdürebilmek için bunlardan nasıl yararlanabilirim?’’ soralım kendimize olur mu? Kendimize dair farkındalığımız için sorular, güçlü sorular çok kıymetli bir kılavuz aslında öyle değil mi?

Soru sorduğunuzda karşınızdaki insanı dinlemeye başlarsınız. Burada gerçek anlamda dinlemekten bahsediyorum ve ne kadar çok dinlerseniz karşınızdaki kişiyi o kadar iyi tanırsınız.

Önyargı ve varsayımlar sorularınıza hizmet etmeyecektir. Karşınızdaki kişinin dünyası, duygu, düşünce ve deneyimlerini anlamak için ön yargı ve varsayımlardan arınmış bir yaklaşım önemlidir.

Sorulmamış sorular belli durumlarda sevdiklerinizde ya da çevrenizdekilerde kayıplar verdirir. Yaralar açabilir. Bazen haklı çıkmak mutlu olmaktan önce gelir burada sorulara yer yoktur gurur öfke hırs galip gelebilir.

İşte tam olarak bu yüzden, soru sormamanın bugüne dek size nelere mal olduğunu hiç düşündünüz mü?

‘’Nasıl ve ne zaman öleceğinizi seçemezsiniz sadece şu an nasıl yaşayacağınıza karar verebilirsiniz.’’ diyor Joan Baez

Her çocuğa sorulan bir sorudur -Büyüyünce ne olmak istiyorsun? Bu soru defalarca ve defalarca sorulur. Çocukların cevapları ise -itfaiyeci -şarkıcı -asker -dondurmacı gibi birbirinden renkli ve eğlencelidir. Yetişkinler bu soruyu sormaktan çok keyif alır, cevap karşısında da çok eğlenir. Hatta gülerler ancak çocuk bu konuda son derece ciddidir; tek bir farkla çocuk cevabı verirken aslında şu soruyu yanıtlıyordur ‘’Şu anda ne olmak istiyorsun?’’ Çocukların büyüyünceden kast edilen zaman kavramını henüz tam olarak tanımamaları nedeniyle verdikleri cevap şimdiye dairdir. Aslında sorulan soruyu zihninde değiştirerek daha anlamlı hale getirerek cevaplamaktadırlar. Bugün yetişkinler de benzer bir soruyla karşı karşıya.

-Emekliliğini nerede geçireceksin? Cevaplar genellikle, sakin sahil kasabası otantik bir köy keşfedilmemiş doğal güzelliği olan sessiz bir yerleşim yeri olabiliyor. Yetişkinlerin gelecek algısı olmasına rağmen yaşlılıkla beraber ihtiyacı olacak daha iyi bakım şartları, sağlık hizmetleri, çocuklarına yakınlık gibi koşullara dikkate alarak cevap vermesi beklenirken; odaklandığı zaman dilimi yine şu an olabiliyor. Bugün için ihtiyaç duyduğu sessizlik, huzur gibi koşullar cevabını şekillendirebiliyor. Mama sandalyesi ile sallanan sandalye arasında bir yerlerde soru sorma becerisini geliştirmek ve soyut kavramlarla daha da zenginleştirmek tarifsiz bir fırsat aynı zamanda.

İki alıştırma örneği ile bugünkü yolculuğumuza son vermek istiyorum.

  1. Alıştırma:
  1. Yaşındaki sen ile tekrar temasa geçme fırsatın oldu, kendine ne sorardın?
  1.  Alıştırma:

Gelecekten 98 yaşındaki sen karşına çıktı geldi, sana sorusu ne olurdu?

Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum. Faydalanmasını istediğin kişilerle yazımı paylaşarak; insanların hayatına dokunabilirsin. Alıştırmalara yanıtlarını, önerilerini yorumlar kısmında paylaşabilirsin.                                                                                                                                          

Sağlıcakla, huzurla, anda kal. Sevgiler.