Rusya, Ukrayna’yı işgal edince tüm dünya ayağa kalktı…

Batı dünyası, Ukrayna’ya destek verdi, Rusya’ya karşı cephe oluşturdu…

Haklı olarak ülkemiz dahil bütün dünya savaşı konuşuyor…

Çok değil sadece 8 yıl önce Şubat 2014’te yine Ruslar, Ukrayna’nın özerk yönetiminde olan ve Türklerin çoğunlukta yaşadığı Kırım’ı yasadışı yollarla ilhak etti.

Rusya’nın emrindeki silahlı güçler, Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu başta olmak üzere Kırım’daki tüm kamu binalarını ele geçirdi.

Ruslar silah zoruyla Kırım Parlamentosundan referandum kararı çıkarttı. 16 Mart 2014’te Rus silahlarının gölgesinde yapılan sözde referandumda Kırım’ın Rusya’ya bağlanması kararı çıkartıldı. Rusya, bütün uluslararası antlaşmaları hiçe sayarak oldu bitti ile Kırım’ı ilhak etti.

Rusların egemen olması ile Kırım’da Türkler yönelik baskı, şiddet ve yıldırma politikaları arttı. Bağımsızlık mücadelesi veren Türkler ve Ruslara karşı çıkanlar tek tek tutuklandı.

O gün bugündür 8 yıldır Kırım’da Rus işgali sürüyor.

Kırım Türkleri, dünyaya sesini duyuramıyor; maalesef Türkiye’ye bile…

İşgal sadece Kırım’da değil, Azerbaycan’da da Ermeni işgali var.

30 yıl önce Hocalı’da Ermenilerin, Türklere yaptıkları katliamı ne çabuk unuttuk!

Yıl 1992… 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece…

Ermeni askerleri, Azerbaycan’ın Hocalı kasabasının giriş ve çıkışını kapattı.

Ermeniler, Hocalı’da 83 çocuk, 106 kadın, 70’ten çok yaşlı olmak üzere 613 Azeri Türkünü katletti… Katliamda 487 Türk ölümcül yaralandı. 1.275 Türk rehin alındı. 150 Türk de kayboldu…

Cesetlerin birçoğu yakıldı, gözleri oyuldu, başları kesildi. Hamile kadınlar ve çocuklar bile katledildi...

Aradan 30 yıl geçti. Ermeni zulmü devam ediyor. Ermeniler hâlâ Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini işgal altında tutuyor…

Ermeniler, olmayan sözde soykırımı neredeyse tüm dünyaya kabul ettirdiler…

Biz ise tüm dünyanın gözü önünde Ermenilerin yaptığı Türk katliamını aradan 30 yıl geçmesine rağmen hâlâ anlatamadık…

Anlatmak şöyle dursun unutuldu bile…

Zulüm Türklere yapılınca, Türk dünyasında yaşanınca kimse dönüp bakmıyor.

Türk dünyası baskı, zulüm ve maalesef kimi yerler işgal altında…

Doğu Türkistan ateş çemberinde… Doğu Türkistan Türkleri, Çin’in baskı ve soykırımı altında inim inim inliyor…

Kırım’da hâlâ kan ve gözyaşı var… Rus zulmü artarak etkisini sürdürüyor…

Kerkük kanayan yaramız… Irak’ın kuzeyi ile Suriye’deki Türkmenler, hem terör, hem de iç savaş altında kan ağlıyor…

Kazakistan ayrı bir yaramız…

Biz kendi derdimizi unutup, başkasının acısına ağlıyoruz.

*****

Atatürk’ten Stalin’e tarihi ders

Stalin'in SSCB’nin başında olduğu dönemde SSCB’nin Ankara Büyükelçisi ünlü diplomat Lev Mihayloviç Karahan’dı. Sovyet devriminin yıldönümlerinden birinin sabahında (Yanılmıyorsam 1935) Stalin son derece sivri, anlamsız ve onur kırıcı bir demeç verdi.

Stalin demecinde aynen şunları söylüyordu: “Herkes bilsin ki, Rus milleti; Boğazlar ve Ardahan’ı ele geçirme arzusundan asla vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda bu davamızı halletmiş olacağımızı müjdeliyorum.”

Aynı gece Sovyet Büyükelçiliğinde de ihtilalin yıldönümü kutlanıyordu. Atatürk, gece yarısına doğru Stalin’in bu demecinden rahatsız oluyor ve emrediyordu:

- Arabayı hazırlayın gidiyoruz.

- Paşamız bu saatte nereye gidecekler?

- Sovyet elçiliğine...

Ekibin etekleri tutuşur. Çünkü olayı kavrarlar. İçlerinden birisi Gazi’ye:

- Paşa Hazretleri nasıl olur? Protokolsüz mü? Siz Devlet Başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz?

- Ben protokol falan dinlemiyorum çocuk. Stalin vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun. Hazırlayın arabaları!

Ulu önderimiz ve arabalar hazırlanır. Gazi ve ekibi Sovyet elçiliğinin kapısına dayanır. Ulu önderimiz yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar. O sırada içeride büyük bir balo vardır.

Gazi kendisini karşılayan Büyükelçi Karahan’ı görünce,

- Merhaba Karahan, der ve sert bir şekilde söze devam eder:

- Ajanstan öğrendiğime göre Başkanınız Stalin, Ardahan ile Boğazları istemiş, kararı katiymiş. Pek yakın bir gelecekte bu kararını uygulayacakmış. Tam böyle söyleyip söylemediğini bilemem ama buna benzer şeyler söylemiş. Tabii bu konuşmanın bir kopyası sende vardır. Getir bakalım şunu da işin aslını faslını iyi anlayalım.

Gazi metnin o kısmını kelime kelime tercüme ettirir. Konuşma ajanstan geçen metin ile aynıdır.

Gazi emreder:

- Karahan, elçiliğin telsizinden derhal Stalin’i bulduracaksın. Başkanın tükürdüğünü yalayacak, yalamazsa ben yapacağımı bilirim. Bu cevap bu gece gelecek, çünkü benim senin Başkanınınkinden daha önemli bir kararım var. İstediğim cevabı almadan elçiliğinizden dışarı adım atmam. Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse bil ki buradan çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim.

Lev Mihayloviç Karahan çaresizlik içinde telsizin başına koşar ve Gazi’nin söylediklerini aynen nakleder. Stalin’den gelen cevap Atatürk’ü tatmin eder, çünkü cevapta aynen şöyle söylenmektedir:

- Stalin sürçü lisan eylemiştir. Boğazlar ile Ardahan’ı almak gibi bir arzusu kesinlikle yoktur.

Gazi cevabı okuduktan sonra Rus Büyükelçisi Lev Mihayloviç Karahan’a hitaben:

- Lev Mihayloviç Karahan seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar. Uzun süredir tanışıyoruz, istersen bize iltica et!

Lev Mihayloviç Karahan bu teklife olumsuz cevap verir ve cevabı telgraftan hemen sonra bir telgrafla geri çağırıldığını hatırlatarak:

- Teşekkür ederim. Sizi tanımış olmam bile yeterlidir. Yarın memleketinizdeki görevim sona eriyor. Yarın hareket edeceğim.

Gazi fazla ısrar etmez ve Çankaya’ya geri döner. On gün sonra şöyle bir haber gelir. SSCB’nin eski Ankara Büyükelçisi Karahan fırında yakılmak suretiyle idam edilmiştir...

(Kaynak: Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009)

*****                 

TEBESSÜM

İktidar

Hitler’in Propaganda Bakanı Goebbels’e sordular:

- İktidar nedir?

Goebbels cevap verdi:

- Düşman yaratmaktır!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Kahpe içerden olunca kapı kilit tutmaz oğul.

Dede Korkut