Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz günlerde gençler için birtakım müjdeler açıkladı. Üniversiteli gençlere; 9.500TL’nin altındaki telefonlar için %44.40, 9.500TL’nin altındaki bilgisayarlar için ise %16.70 destek verilecek ve 10GB/ay ücretsiz internet sağlanacak.

Umarım açıklandığı şekilde çalışır ve “Yeni Evim Konut Kredisi” veya “KGF Destekleri” gibi hiçbir halta yaramayan tabela müjdelerinden olmaz. Gençler için ve teknoloji odaklı bir şeyler yapma gereği hissetmek bile başlı başına takdire şayan bir davranış ve yine umarım ki bu his sadece yaklaşan seçimlere yönelik bir hamle değil, kalıcı bir politikadır. Neyse… Gençlere yönelik bu devasa(!) teknoloji müjdelerini duyduğum anda, birkaç ay önce yaşanmış gerçek bir hikayeyi hatırladım. Yer: Türkiye / Konu: Teknoloji / Mağdur: Gençler…

Yıllardır sıklıkla duyduğumuz ancak özellikle son zamanlarda kaçınılmaz şekilde maruz kaldığımız “dijital dönüşüm” hepimizin malumu. Mesleğimiz ne olursa olsun, ustamızdan öğrendiğimiz şekilde sürdüremediğimiz bir çağdayız. E-Fatura, cari takip, muhasebe, insan kaynakları, müşteri kaydı, uzaktan çalışma, mobil ödeme teknolojileri… Farklı amaçlar için olsa da hepimiz teknolojik cihazlara, bilgisayar yazılımlarına ve mobil telefon uygulamalarına ihtiyaç duyuyoruz. Bu durum ise bizleri, işimizi dijital çağa uyarlamaya mecbur bırakıyor. Tam da bu noktada, yenilikçi ve teknolojiye hakim eğitimli gençler imdadımıza yetişiyor. Öğrenci, yeni mezun veya birkaç yıllık çalışma deneyiminin ardından “dijital çözümler üretmek” için yola çıkan gençlerin başardıklarını bir düşünün. Google, Facebook, Microsoft, Apple ve daha niceleri… E tabi bunlar Türkiye’den değil, ABD’den. Peki neden? Eğitim mi yetersiz, girişimci mi değiliz, engeller mi çok?.. Everything! But, little little into the middle… Bugün aktaracağım olay ise engellerle alakalı.

Yukarıda tanımını yaptığımız girişimci gençlerden oluşan bir grup, ailelerinden devir aldıkları sektörel bilgilerin de yardımıyla, istihdam sektöründe bir açığı fark etmişler ve insan kaynakları alanında (bence çığır açıcı) bir mobil uygulama projesi geliştirmişler. Nasıl ki bir arabayı oluşturmak için yüzlerce parça gerekiyorsa, bu tarz projeleri hayata geçirebilmek için de onlarca farklı şeye ihtiyaç olur ve her şeyi kendiniz yapamazsınız. Örneğin; devlet bankaları bile dijital kimlik doğrulama vb. teknolojileri dışarıdan alır ve Ziraat Bankası mobil uygulamasında dahi onlarca farklı teknoloji firmasının ürünleri bulunur. Gençler de projeleri kapsamında kimlik doğrulama ve dijital imza çözümlerine ihtiyaç duymuşlar. Konuyu araştırmışlar, bu hizmetleri sağlayan 3-5 firmanın hepsi ile iletişime geçmişler, online toplantılar ile projelerini ve ihtiyaçlarını anlatarak fiyat teklifleri almışlar. Fiyatları görünce şok olmuşlar! Sadece kimlik doğrulama işlemi için aldıkları fiyat 300binTL yıllık kullanım bedeli + işlem başına 5TL! Dijital imza hizmeti için de buna benzer bir tablo! Düşünmüşler… “Sistem hiç çalışmasa bile yılda 500binTL, yılda 10bin işlem yapılsa +100binTL… Kira, doğalgaz, elektrik, internet, muhasebe, vergi… Bırakın diğer masrafları, biz bu proje ile yılda 600binTL’yi ödeyemeyebiliriz. Belki birkaç yıl sonra bu tutarları ödeyebilir durumda olabiliriz ancak zaten şu anda ödememiz imkansız çünkü böyle bir sermayemiz yok.” Yılmamışlar, farklı çözümler aramışlar ve KOSGEB desteklerine başvurmuşlar: Reddedilmiş! Karamsarlığa düşmüşler ve yeniden ancak bu defa kara kara düşünmüşler… “Keşke ABD’de yaşasaydık!”

Şimdi dönelim ülkemizdeki gündeme… Üniversite öğrencilerine verilen bu devasa(!) müjdeler onların hayatına, milli kalkınmaya ve toplumsal yaşama neler katar, yaşayıp görürüz. 9.500TL’nin altındaki bilgisayarın donanımıyla veya tiktok izlenilecek telefonlarla ve %90’ı sosyal medyada harcanacak bedava internetle ülkemizin neler kazanacağını hep birlikte hesaplarız. Ama… Bir üniversite öğrencisinin, tembelliğe sevk eden yüzlerce dış etkinin bombardımanı altında olmasına rağmen azimle geliştirdiği, teknolojik çözümler ile geleceği hedefleyen dijital projesini, köşe başlarını tutmuş tekelci 3-5 firmanın insafına bırakarak ödemesi mümkün olmayan bedellerle muhatap eden sistemin gençleri düşündüğüne inanmak abesle iştigal.

Kimileri “ne yani, firma bir teknoloji geliştirmiş, ücretini almasın mı?” diyebilir. Onlara cevabım şu… “Eğer devlet gençlerin teknolojik gelişmeler sağlamasını istiyorsa, bu konuda gerekli kritik yazılımları Tübitak veya diğer devlet kurumları eliyle çözümleyerek, belirli kıstaslar dahilinde ücretsiz yahut makul ücretlerle sunabilir. Devletin bunu yapacak teknolojik gücü yoksa; bu konuda faaliyet gösteren firmalara, gençler ve start-up’lar için makul fiyat şartı getirebilir veya bu tutarları sübvanse edebilir. Bu sağlanırsa, koskoca İş Bankasından talep edilen ücretle gariban bir öğrenciden talep edilecek ücret aynı olmaz ve bu saçmalık bir son bulur.”

Demem o ki; kimileri sektörlere yön vermenin eşiğinde krizlerle boğuşurken, gençlere verilen devasa(!) müjdelerimiz hayırlı olsun.

Bizim gençler ne mi yapmışlar? Bir dağılıp bir toparlanan rock grupları gibiler. Biri “aileler destek verirse başarabiliriz” diyor, diğeri kurumsal bir firmada gömlekli iş arıyor, bir diğeri ABD’ye Green Card başvurusu yapıyor. Müjdeler olsun!