Son zamanlarda sürekli tehdit dili kullanılıyor.
Özellikle iktidarı eleştirenlere karşı sivri dilden öte tehditler havada uçuşuyor.
Kamuoyunda kanunsuz işlerle anılan kişiler, açık açık insanları ölümle tehdit ediyor.
Tehdit açıklamaları basında yer alıyor, hatta ne yazık ki bazı çevreler tarafından büyük bir övgüyle anlatılıyor.
Tartıştığınız komşuya karşı sesinizi yükseltseniz yıllarca adliye kapılarında sürünürsünüz ama sosyal medyada veya televizyon ekranlarında tehdit savuranlara karşı herhangi bir adli işlem yapıldığını ne yazık ki görmüyoruz.
İnsanların kural dışına çıkması, kanunsuz iş ve eylemleri her zaman oluyor, olmasının önüne geçmek çok da mümkün görülmüyor.
Ancak kanunsuz iş yapanlara karşı soruşturma başlatılmaması veya soruşturmanın göstermelikten öte geçmemesi vahimdir.
Bugün bizim tehdit edilmemiş olmamız veya sadece düşman gördüklerimizin tehdit edilmesi bu sonucu değiştirmez.
Tehdit dilini kullananlar, kendilerinde suç işleme özgürlüğünü hak görür ve yarın bize karşı da aynı dili kullanmaya başlar.
Bu durum tehlikeli boyuta varır, bazıları kuralsızlığı kural haline getirir.
İş tehditle kalmaz, daha tehlikeli boyutlara varabilir.
Hukukun bozulması bir toplum için çok tehlikelidir. Daha da tehlikeli olan hukukun yok sayılması, güçlü olanın kendi hukukunu uygulamak istemesidir.
Hukuk bozulursa, kurallar doğru dürüst işlemezse el birliğiyle üstesinden gelinebilir.
Ancak hukuk yok sayılırsa, herkes kendi hukukunu uygulamaya koymak isterse, toplumda anarşi ve terör hakim olur. Asıl tehlikeli olan da budur.
Kişi farkı gözetilmeden hukukun uygulanması ve hukukun korunması temel kural olmalıdır.
Kişilere göre hukuk yaratırsak toplumda ayrışmayı körükleriz. Daha da tehlikelisi toplumun hukuka güven sarsılır, sonrasında hiçbir karar ve uygulama kamu vicdanını tatmin etmez.
Her kim olursa olsun, kanunsuz iş yapan veya hukuk dışına çıkan cezasını çekmeli…
Kişilere veya döneme göre, birilerinin hatırı için hukuk tökezletilirse faturasını bütün millet öder.
Bugün bize dokunmuyor gibi gelebilir ama yarın bedeli çok ağır olacaktır.
*****
Bahçenin en güzel gülü
Kasabanın birinde, güzelliği dillere destan bir kız varmış. Kendisiyle evlenmek isteyen uzak ülkelerden gelen nice prensi, asili, zengini, yakışıklı delikanlıyı reddetmiş. Kimseleri kendine layık görmüyormuş. Aynı kasabada yaşayan genç bir delikanlı da bu kızı istemiş. Ama kız onu da beğenmemiş. Delikanlı kasabadan ayrılmış. Başka bir kızla evlenip yeni bir hayat kurmuş, zamanla çocukları da olmuş,
Uzun zaman sonra yolu yaşadığı şirin kasabaya düşmüş. Aklına bir zamanlar aşık olduğu kız gelmiş, ona ne olduğunu merak etmiş. Tanıdık bir yaşlı adam, büyük bir gül bahçesi olan evi göstererek, kızın evlendiğini, geçimini gül yetiştirip satmakla sağladığını söylemiş.
Kimseleri beğenmeyen güzel kızın kiminle evlendiğini merak etmiş. Kocasını evden çıkarken görmüş. Kızın kocası şişman, kel, çok çirkin ve kaba bir adammış. Üstelik zengin de değilmiş. Nasıl oldu da böyle biriyle evlendiğini merak eden adam, kadının kocası gittikten sonra gül bahçesinin kapısından içeri girmiş. Kadın adamı görünce tanımış. Adam sormuş:
- Sen ki hiçbirimizi beğenmedin, nice kısmetlerini geri çevirdin, nasıl oldu da böyle biriyle evlendin?
Kadın:
- Sana cevabı vereceğim fakat önce gül bahçemdeki en güzel gülü koparıp getireceksin, yalnız tek şartım, bahçede ilerlerken geriye dönmeyeceksin.
Adam peki demiş ve çok güzel güllerin olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Önce çok güzel sarı bir gül görmüş. En güzel gül bu derken biraz ilerde daha güzel kocaman pembe bir gül daha görmüş. Tamam budur işte diye düşünürken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası gözüne ilişmiş. Bir türlü karar verememiş, en güzel çiçeği bulacağım derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş. Geriye dönemeyeceği için bahçenin sonunda yaprakları solmuş cılız bir gülü mecburen koparıp kadına götürmüş.
Kadın gülü almış ve adama demiş ki:
– Bak gördün mü? Her zaman daha iyisini bulacağını düşünürken ömür geçer de sonunda en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın. Bu yüzden gençlik bitmeden elindekinin değerini bilip, yetinebilmeyi öğrenmek gerekir.
*****
TEBESSÜM
İnsan olmak
Bir bilgeye, “Nasıl insan oluruz?” diye sormuşlar.
“Üç adım atmakla” diye cevap vermiş bilge kişi:
Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir; insanlığa attığın ilk adım budur...
Sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın.
Nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman insansın ve insan olursun...
*****
GÜNÜN SÖZÜ
Bir insanı layık olmadığı yere koymak zulümdür.
Hz. Ali (RA)