Türk, vatan bildiği topraklar uğruna, seve seve canını verir. Hafta geçmez, gün geçmez ki, radyolarımızda, televizyon programlarımızda bir Yemen türküsü dinlemeyelim. Bir Yemen türküsünün ezgisinden oluşan fon müziği duymayalım. İçimiz burkulmasın... Boğazımız düğüm düğüm olmasın.

Yemen çöllerinden geri kalan içimizi ezim ezim ezen ezgiler kervanıdır. Gözyaşı selidir içimize ılgıt ılgıt akan... Yemen türküleridir bunlar... Yüzyıl öteden doğmuş, kalpten kalbe yakarak akmış duygular yumağıdır.

Bu türkünün sözleri 1. Dünya savaşında Yemen'e giden askerlerin ağzından söylenmiş:

Eğil dağlar eğil, üstünden aşam

Yeni talim çıkmış varam alışam

Ölmeden yârime bir daha kavuşam

Aldılar yârimi elimden uyan, uyansın

Buna taştan yürek ister nasıl dayansın.

Gümüş cezvelerim kaynar ocakta

Yemen çöllerinde kaldım sıcakta

Altı aylık yavrum kaldı kucakta

Aldılar yârimi elimden uyan, uyansın

Buna taştan yürek ister nasıl dayansın

Yine Doğu Anadolu'da yakıldığı sanılan bir başla Yemen türküsünün sözleri de şöyle:

Kışlanın önünde redif sesi var

Bakın çantasında acep nesi var

Bir çift kundurası; bir de fesi var.

Ano Yemen'dir, gülü çemendir

Giden gelmiyor acep nedendir?

Batı Anadolu bölgemizde de birçok türküler söylenir Yemen üstüne. Bu türkülerden birinde:

"Yemen'in önünde al yeşil çadır, / Çadırın önünde koç yiğit yatır"

denilirken, bir başkasında bülbüllerden haber sorulur:

"Yemen illerinden bana mı geldin?

Garip bülbül bağrımı deldin."

Halk edebiyatımızda Yemen'e ait yazılmış çok destanlar var. Bu destanlar. Yemen'e gidişi, oradaki acılı, acıklı hayatı geniş geniş anlatırlar. Bir çokları bizzat Yemen'de bulunmuş, askerlik yapmış halk ozanları tarafından yaratılmış. Ancak, ne yazık ki bunların çoğu elimizde yok. İşte bunlardan birinden bir bölüm şöyle:

Şu Yemen'den akar sular akmıyor

Cerrah gelip hastalara bakmıyor

Hastaların hiç birisi kalkmıyor

Yemen çöllerinde kaldım ağlarım.

Ne çok imiş şu Yemen'in devesi

Pek ağırdır Hudeyde'nin havası

Yemen'e gelenin ağlar anası

Yemen çöllerinde kaldım ağlarım.

Evimizin önünde çifte pınarlar

İçerler suyunu beni anarlar

Yemene gideni öldü sayarlar

Yemen çöllerinde kaldım ağlarım.

Söyleyin babama abdestin alsın

Okusun Kur'an'ı namazım kılsın

Benim gibi oğul arasın bulsun

Yemen çöllerinde kaldım ağlarım.

Dertli anam, benim için ağlasın

Oğul adresiyle ciğer dağlasın

Körpe kuzum ile gönlün eğlesin

Yemen çöllerinde kaldım ağlarım...

Arabistan ve Yemen çöllerinde hain kurşunların, salgın hastalıkların canlarını aldığı vatan evlatlarının, ana kuzularının, nice genç kızın düşlerini süsleyen yavuklunun, gencecik gelinlerin can yoldaşlarının, henüz beşikte binlerce yavrunun, anaların, babaların hıçkırıklarının uğultusudur bu.

Anadolu'da, Rumeli'de aile kütüğünü karıştırıp da Yemen çöllerinde bir parçasının kaldığını görmeyen kaç Türk ailesi var?

İşte Yemene giden iki kardeş. Birinin adı: Mehmet birinin de Memiş... Bu da analarının feryadı:

“Şu Yemen'de biter kamış,

Uzun olur vermez yemiş,

Şu Yemen'de iki kardeş

Biri Mehmet, biri Memiş ...

Kutnu kumaş soldu mola,

Yiğidimin gözlerini

Karıncalar oydu m'ola...

Bir başka ana, Şarkışla köylerinde ezim ezim eziliyor:

"Ahırın yanı yıkıldı

Oturacak yer kalmadı

Üç yiğidi asker ettim

Hani ya biri dönmedi...

Haniya bacım haniya..

Bunu duuanlar acıya..

Künye gelmiş okunuyor

Kardaş koysun salacaya…"

Ya Erzurum'lu gelin bacının ağıtına ne demeli? Bir şey söylemeyiniz ve yarınki yazımı bekleyiniz. Bu ağıtın büyük bir bölümü yer alacak.