Sarı taşın kutsal şiiri: SAVUR

Savur’un hüzünlü yüzü: Dereiçi (Kıllıt) Köyü

Mezopotamya kültürünün, yaşayan izdüşümü olan Dereiçi (Kıllıt) Köyü, Savur-Midyat yolu üzerinde, Mardin il merkezine 52 km, Savur ilçesine 5 km uzaklıktadır.

“Köyümüzde kuş içecek bir damla bile su kalmadı…” diye söze başlayan, Dereiçi Köyü Muhtarı İLYAS DAL, 1700 yıl önce Süryani atalarının Güneş’e taptıklarını vurguladı. Mardin’in Savur ilçesindeki harabeye dönmüş, bir avuç yaşlı insanın yaşadığı bir Süryani köyü olan Dereiçi (Kıllıt) Köyü’nde yaşayan 77 yaşındaki Aziz Baysal, herkesin yüzünü Avrupa’ya döndüğü bir dönemde, yalnızlık pahasına da olsa yüzünü köyüne çevirdi. Aziz Baysal, 79 yaşında. Mardin’in Savur İlçesi’ne bağlı Süryani köyü olan Dereiçi Köyü’nde (Kıllıt) 29 yıldır eşi ve çocuklarından ayrı bir şekilde yaşıyor. Bir hoşgörü, birlikte yaşama kültürü simgesi ve abidesi olarak; Killit Köyündeki Süryani ve Protestan Manastırı önündeki kabristanda; Müslüman, Süryani ve Hristiyan mezarları yan yana duruyor…

Sosyal yapı

Savur’da sosyal yapı toplumsal yapı, nüfus ve demografik yapı, konuşulan dil ile ekonomik yapı alt başlıklarında incelenmiştir. Toplumsal yapı Bugün halen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun birçok bölgesinde olduğu gibi Savur ve çevresinde de varlığını sürdüren aşiret örgütlenmesinin kökleri yüzyıllara dayanmaktadır. Coğrafi, ekonomik, siyasi ve toplumsal faktörler, bu örgütlenmenin ortaya çıkması ve zaman içinde giderek kurumsallaşmasına neden olmuştur. Bölgede aşiret, kabile örgütlenmesinde ilk ve en önemli cemaat anlamına gelmekte ve büyük aile yerine kullanılmaktadır. Kabile örgütlenmesinin bölgedeki genel adı aşiret düzenidir. Baba soyuna bağlılık, ilişkilerin işleyişindeki esas unsurdur. Bu bağlamda kabileyi birbirine kan bağı ile bağlı olduğu inanılan aileler oluşturmaktadır.

Güneydoğu Anadolu Osmanlı egemenliğine girdiğinde, Osmanlı yönetimi bölgenin özellikle zor ulaşılır dağlık yörelerindeki ve bu gün de ilçe merkezinde hala varlığını sürdüren aşiretler bulunmaktadır. Aşiret beylerinin gücü ve etkisini tanımış, buralarda Osmanlı yönetim sistemi içinde bir çeşit mali ve yönetsel özerklik içeren farklı bir uygulama geliştirmişti. Bölgede hükümdar gibi hareket ettiklerinden, Hamidiye Alaylarına dahil olan aşiretler, bu durumlarını öteki aşiretlere ve köylülere karşı, egemenlik ve haraç ilişkisini kurmak – devam ettirmek için kullandılar. Mardin’in gayrimüslim nüfusu dışındaki Kürt, Türk ve Arap halkının büyük çoğunluğu, kırsal kesim söz konusu olduğunda ise hemen hemen tamamı, aşiret yapısı içinde yaşam sürdüren kabile ve cemaatlerden oluşmaktaydı. Bunların azımsanmayacak bir kısmının 16. yüzyılda, özellikle Mardin’in güney bölgelerini oluşturan, tarıma elverişli nahiyelerde köyler oluşturarak yerleşik hayata geçtikleri anlaşılmaktadır.

Devamı haftaya…