Ne zaman sağlıkta bir sorun gündeme gelse, sürekli aynı terane tekrarlanıyor; eski Türkiye’de sabahın köründe hastanelerde kuyruklar vardı…
Doğrudur; teknolojinin gelişmediği, cep telefonu şöyle dursun sabit telefonların bile henüz yaygın kullanılmadığı dönemlerde randevulu sistem yoktu.
İnsanlar muayene olabilmek için sabahın erken saatlerinde hastane önlerinde kuyruklar oluştururdu. Ancak unutturulan bir gerçek var ki, hastaneye giden herkes aynı gün muayene olabiliyordu. Muayene için bugün git yarın gel, sıra verdik 15 gün sonra gel diye bir durum yoktu. Buna rağmen o günler çok eleştiriliyordu, eleştirenler de sonuna kadar haklıydı.
Bugün gelinen noktada kimse hastane önünde kuyruk beklemiyor doğrudur, çünkü insanlar kuyruk beklemek için bile hastaneye gidemiyor. Telefon ve bilgisayar başında randevu alabilmek için çaresizce bekleyen insanlar görülmediğinden işlerin tıkırında gittiği sanılıyor.
Artık randevu almadan çoğu sağlık ocağı, yeni adıyla aile hekimliği bile hasta kabul etmiyor.
Devlet veya üniversite hastanelerinde randevu alabilmek bir mucize gibi. Günlerce, aylarca bekleyip randevu alamayanlar, randevu alıp da “doktor izinli” gibi basit gerekçelerle muayene olamayanlar var.
Sorun çok büyüyünce Sağlık Bakanlığı dahiyane bir çözüm getirdi; randevu alıp da gitmeyenlere aynı branşta 15 gün randevu verilmeyecek!
Tam bir komedi... Randevu için günlerce bekleyen biri, niçin randevusuna gitmesin, daha da önemlisi zaten hiç kimse 15-20 gün öncesinden randevu alamıyor ki! Neyin yasağı bu!
Sağlıkta asıl sorun doktor yetersizliğidir.
Uygulanan yanlış politikalar sebebiyle doktorlar kamudan istifa ediyor, gidebilenler yurtdışına gidiyor, kalanlar da özel hastanelere geçiyor.
Sağlık Bakanı Koca’nın bir soru önergesine verdiği cevapta, 35 ayda 13 bin 557 hekimin istifa ettiğini öğrendik. Her ay neredeyse 400 doktor istifa ediyor.
Yine bakanlığın verdiği bilgiye göre 11 ayda 2 bin 417 hekim yurt dışına gitmek için müracaat etti. Her ay yaklaşık 220 yetişmiş insan Türkiye’den kaçıyor ve yurtdışına gidiyor.
Ne kadar görkemli binalar yaparsanız yapın, ne kadar lüks cihazlar alırsanız alın, hastane işletmesini kime verirseniz verin eğer doktorunuz yoksa gerisi sıfırdır.
5 yıldızlı otel konforunda olsa bile hastane odası hastayı tedavi etmiyor. Tedavi edecek olan yetişmiş doktordur, beyin gücüdür.
Sağlık Bakanlığı, randevusu iptal edenlere ceza verme yoluna gideceğine doktorların niçin yurtdışına kaçmak istediğine, niçin kamudan istifa ettiklerine bakmalı, onları geri döndürmenin hesaplarını yapmalıdır.
Herkese kafa tutmakla, giden gitsin demekle sorun çözülmüyor.
Sorun insanları dinlemek ve anlamakla çözülür.
Betondan önce insana yatırım yapmalı…
Önce insan demeden bir adım yol alamayız.
*****
Ne zaman taburcu olur?
Sabah mesai başlar başlamaz hastane santralının telefonu çalar. Arayan yaşlı bir kadındır ve çekingen bir sesle tonuyla sorar:
- Bir hastanın durumu hakkında bilgi verebilecek birisiyle görüşmem mümkün mü acaba?
- Ben size yardımcı olayım teyzeciğim. Hastanın adı ve oda numarası nedir?
Kadın yorgun ve titrek sesiyle:
- Halime K... Oda numarası 114…
- Siz hatta biraz beklerseniz, hemşirelerden durumunu öğreneyim.
Birkaç dakika sonra santral memuru telefona gelir ve anlatır:
- Haberler iyi teyzeciğim. Hemşiresi bana Halime hanımın durumunun gayet iyi olduğunu söyledi. Tansiyonu, kalbi, şekeri çok iyi durumdaymış ve doktoru bey onu Cuma günü taburcu etmeyi düşünüyormuş.
- Sağolun, ne güzel haberler verdiniz bana, öyle endişeleniyordum ki! Allah razı olsun evladım.
- Bir şey değil teyzeciğim. Pardon, Halime hanım bir yakınınız ya da akrabanız mı?
- Yok evladım, Halime benim. Hiç kimse bana bir şey söylemiyor da…
*****
TEBESSÜM
Kızamık
Doktor, istediği tedavi ücretini fazla bulan Temel’e sitem eder:
- Unutmayın ki oğlunuz kızamık olduğunda tam beş kez evinize geldim.
Temel, cevap verir:
- Siz de hastalığı bütün okula oğlumun yaydığını unutmayınız doktor bey!
*****
GÜNÜN SÖZÜ
Kendini sağlam bilen hastanın tedavisi yoktur.
Eddy Fisher