Kırkıncı ölüm yılında hatırladığım Turgut Uyar, İkinci Şiir akımının öncü şairlerinden. Önce bir şiirini aktarayım sonra “İkinci yeni” nedir, ne değildir konusuna değineyim:

TÜRKİYEM

Seni boydan boya sevmişim,

Ta Kars`a kadar Edirne`den.

Toprağını, taşını, dağlarını

Fırsat buldukça ovmuşum.

Sen vatanimsin, ekmeğimsin

Duyduğum, bildiğim zafersin yıllarca.

Zonguldak`ta 63 numara

Nazlı sahiller Akdeniz`de.

Sevdasın ciğerlerimde parça parça

Yari kalmış dileğimsin...

Sen Koçhisar'da tuzum,

Sille`de kızım...

Çift kulaklı Sürmene bıçağı belimde.

Varmışım çiğ köfte yemeye Adana`ya

Dadaloglu`ndan bir koçaklama dilimde:

- Su yalan dünyaya geldim gelelim.

Hey vatanim, bacım, sağdıcım, emmim

Senden bir yara her yerimde.

Desteye güreşmişim Kırkpınar`da.

Durmuş da yorgunluk çıkarmışım,

Bir akşam vakti

Dört bardak kıtlama çayla Erzurum'da ..

Ardahan`a varmışım yollar uzamış

Bel vermiş, yol vermemiş dağlar.

- Yüce Tanrı dört yanını bezemiş,

Beni yakan bir Konyalı kızıymış ..

Seni boydan boya sevmişim

Ta Edirne`ye kadar Kars`tan.

Taşını, toprağını, yiğidini,

Fırsat buldukça ovmuşum...

İkinci Yeni Şiir Akımını başlatanlar şiirimiz adına ne yaptılar. Özetleyelim:

Gerçeküstücülüğü benimsediler. Aklın mantıksal işleyişine sırt çevirdiler. Onlar için anlam değil, imge esastı. Konuşma diline uzak kaldılar, edebi sanatlara özgürlük tanıdılar. Halk kültüründen uzaklaştılar. Onlar için folklor şiire düşmandı. Anlama değil, Sözcüklerin çağrışımlarla derinleşen ve çoğalan değerine önem verdiler. Kentli küçük insan tipinin idolleştirilmesine karşı oldular.

Garip şiiri yoksul çoğunluğun yaşama koşullarını ve zevk anlayışını dikkate alırken, İkinci Yeniciler, daha çok aydın kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap ettiler. Duyguya ve çağrışıma dayanarak şiirin içsel zenginliğini daima yeni yorumlara açık bıraktılar.

Şiiri aklın, ahlaki endişelerin, yasaların ve alışılmış her türlü sınırlayıcı, baskıcı düzeneklerin dışına çıkarmak istediler. En önemlisi siyaset dışı kaldılar.

Turgut Uyar, Gültekin Samanoğlu, Mustafa Necati Karaer gibi asker kökenli bir şairdi. İlköğreniminden sonra, Konya Askeri Okulu’na girdi. Işıklar Askeri Hava Lisesi ve Askeri Memurlar Okulu'nu bitirdi. Personel subayı olarak görev yaptı. İlk evliliği annesinin isteği ile oldu. 18 yaşında baba olan Uyar ilk eşinden olan 3 çocuğunu memurluk yaptığı yerlerde büyüttü. 1958'de askerlikten ayrılarak Türkiye Selüloz ve Kağıt Sanayisi'nin Ankara şubesinde çalışmaya başladı. 1966 yılında eşinden ayrılıp İstanbul'a yerleştiğinde o dönem Cemal Süreya ile ilişkisi bitme aşamasında olan Tomris Uyar ile şiir üzerine mektuplaşmaya başladılar. Bu mektuplaşmalar 1969'da evlilikle sonuçlandı. Tomris Uyar ile evliliklerinden erkek çocukları Hayri Turgut Uyar doğdu.

İkinci Yeni akımının öncüleri arasında sayılan Uyar'ın ilk şiiri 1947'de Yenigün dergisinde yayımlanmıştı. Hece ölçüsüyle yazdığı ve toplumsal konuları işleyen ilk iki kitabı Arz-ı Hal 1949’da yayınlandı. 1952’de basılan Türkiyem 'den sonra, 1959’da çıkan Dünyanın En Güzel Arabistanı'yla bireyin iç dünyasına ve birey-toplum ilişkisine yöneldi. Tütünler Islak (1962) ve Her Pazartesi (1968)'de de koruduğu bu çizgi yerini Divan (1970) ile geleneksel şiirin kalıplarına, Toplandılar (1974) ve Kayayı Delen İncir (1982) ile söz konusu dönemde yaşanan sınıfsal mücadelenin yansımalarına bırakmıştı. 22 Ağustos 1985’de ölen Turgut Uyar’dan bir şiiri daha:

TUT Kİ BEN

tut ki sen bir şiiri çok iyi yazsan

ya da çok iyi bir şiir yazsan

bir saatin aralıksız işleyişi

bir çocuğun bir sokak kedisini sevişi

bilmem ki sanki güzel bir akşam gibi

onun için her akşamı iyi yaşamalıyım

yani kıskanılan onu

demek istediğim hepsi