Haberi okumuşsunuzdur.

İngiltere’de salgını önlemek amacıyla alınan sıkı tedbirler kapsamında restoranlar yılbaşına kadar kapatılınca, Başbakan Boris Johnson’ın garsonluk yapan kızı da işsiz kaldı.

Aslında Avrupa ülkelerinde bu tür haberler normal…

Geçmiş yıllarda yine İngiltere’de dönemin başbakanının oğlu, alkollü araç kullandığı için ceza yemiş ve geceyi nezarethanede geçirmişti.

Buna benzer olaylar, gavur diye küçümsediğimiz Avrupa ülkelerinde oluyor da niçin bizde yaşanmıyor?

Şüphe yok ki, İslâm en son ve hak dindir. En erdemli ve en mükemmelidir…

Dinimiz mükemmel ise biz niye her alanda gavur diye sürekli kendimizce aşağıladığımız Avrupalılardan geri kalıyoruz?

Bugünü ve geçmiş yılları düşünün… Bir başbakanın kızı restoranda veya kafede garsonluk yapacak? Duyan veya bilen var mı?

Böyle bir şey olması zaten mümkün değil de, faraza olsa bile önce biz eleştiririz, “Başbakan oldu ama oğluna kızına bir iş bile bulamadı, bu adam mı memlekete hizmet edecek?” diye…

Öyle önyargılar kafamızı işgal ediyor ki, başbakanın oğlunun kızının garsonluk yapmasını bile kabullenemiyoruz.

Kendimizi öyle şartlandırmışız ki, başbakan, bakan veya çocukları, hatta milletvekili çocuklarını bile ulaşılmaz görüyor, onların ayaklarının yere basmaması gerektiğini peşinen kabul ediyoruz!

Kölelerin özgürlüğü düşünemediği gibi biz de bu önyargıyı, bu garabeti kafamızdan atamıyoruz.

Hal böyle olunca başbakanın çocukları, gittiği yerlerde protokolle karşılanıyor, devletin valisi bile ne yazık ki, zaman zaman karşısında el pençe divan duruyor.

Milletvekili çocuğuna kanuni işlem yaptı diye tüm polisler karakolda sıraya diziliyor, ilkokul öğrencisi gibi tek tek hesap soruluyor. Kaldı ki, gavur dediğimiz ülkelerde ilkokul çocuğuna bile bu muameleyi yapamazsınız.

Ülkeyi yönetmeye talip insanların aslında amir değil, halkın memuru olduğunu kabullenemiyoruz. Onları farklı yaratılışta, üst düzeyde görme hastalığımızdan kurtulamıyoruz.

Öyle olunca da eski bakan veya milletvekillerinin, hatta yakınlarının 3-5 kamu kurumundan ballı maaş almasını maalesef birçok insan anormal görmüyor, eleştirmek birçoğunun aklına bile gelmiyor.

Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti olabilmek bir kültürdür.

Toplum bu kültüre erişemezse demokrasilerde bile padişahlık özentisi çıkar…

*****

Keçiyi odaya alın!

Padişahın en az 3 çocuk yapın emrine uyan gariban vatandaş, Nasrettin Hocaya giderek, “Hocam, 3 çocuk, hanım ve ben tek odalı evde çok sıkıntıdayız, bize bir çare” der.

Hoca biraz düşünür ve “Bu gece keçiyi de odaya alın” diye nasihat eder.

Sabah, vatandaş hocaya gelir ve “Hocam sıkıntı daha da arttı” diye dert yanar.

Hoca; “Bu gece eşeği de odaya alın” der.

Sabah vatandaş hocaya gelir; “Hocam, odada sıkıştık, çok zordayız” diye tepki gösterir.

Hoca, “Hele bir de ineği odaya alın” der.

Ertesi sabah vatandaş, burnundan soluyarak hocanın karşısına dikilir ve “Hoca, yeter. Senden akıl istedik, tamamen sıkıntıya girdik, sana akıl soranın...” diye parlayacağı anda hoca, “Bu gece keçiyi dışarı çıkar” der.

Sabah vatandaş, “Allah senden razı olsun. Bu gece biraz rahatladık” diye hocaya teşekkür eder.

Hoca, “Bu gece de eşeği dışarı çıkar” diye akıl verir.

Vatandaş, sabah hocaya gelerek “Daha da rahatladım” der.

Hoca, “Bu gece de ineği dışarı çıkar” diye nasihatte bulunur.

Sabah hocanın karşına sevinç ve huzurla gelen vatandaş, “Hocam, Allah sizden razı olsun. Bizleri rahat bir yaşama kavuşturdunuz” diyerek elini öper ve hep hocayı över.

*****                 

TEBESSÜM

İkramiye

Avrupa seyahatinde Berlin’e giden İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a dönüşünde sorarlar:

- Almanya nasıldı?

Mehmet Akif cevap verir:

- Adamların bir işleri var, bizim dinimiz gibi… Bir dinleri var, bizim işimiz gibi…

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Kalbi ile dili bir olan insandan korkma…

Şemsi Tebrizi