Hukuk felsefesine giriş derslerinde bir bilgi öğretilir.
Diktatörler sürekli düşman yaratır, her zaman düşmanla savaş veya en azından çekişme halinde olduklarına kitleleri ikna ederler.
Ancak düşman her dönem aynı olmaz, sık sık değiştirilir; dünün düşmanı bugün dost olarak gösterilir. Dün dost olanlar da bugün en büyük düşman olarak anlatılır.
İş veya dış, kimi zaman her ikisi; hedef gösterilen düşmanla mücadele edildiği sürekli tekrarlanır ki, taraftar kitlelerinin bu şekilde diktatöre daha çok bağlanmaları amaçlanır.
Daha açık ifade ile safların sıklaştırılması sağlanır, destek veren kitlenin dağılmaması ve desteklerinin devamı bu şekilde sürekli hale getirilir…
Buradan şunu anlıyoruz, hiçbir kişi tek başına diktatör olamaz, tek başına halkına baskı ve zulüm uygulayamaz.
Diktatörün yancıları, destekçileri, diktatöre yaranmak isteyen kuklalar, diktatörden beslenenler, en önemlisi de ne olup bittiğinden haberi olmayan ve körü körüne destek veren kitleler olmasa her kim olursa olsun diktatör tek başına bir hiçtir.
Hitler zulmü, soykırımı tek başına yapmadı. Eğer Almanların büyük bir kısmı destek vermemiş olsa Hitler bunların binde birini bile yapamazdı. Almanların en azından büyük kısmı “Hitler ne halt ederse etsin, biz doğruyu yapmaktan vazgeçmeyeceğiz” demiş olsaydı dünya böyle bir diktatör görmeyecekti.
Aynı şey Mussolini için de geçerli…
Stalin de tek başına hiçti… Eğer Ruslar veya Rus askerleri, Stalin’in Tatar Türklerini sürgün emrini uygulamazsa, en azından sürgünü yaparken insancıl davransalar sürgünde yüzbinlerce Türk can verir miydi?
Almanların Hitler sonrasında “Her ne olursa olsun bundan sonra yetkiyi tek kişiye vermeyeceğiz” demeleri bir nevi günah çıkarmadır, kendilerini aklama telaşı, suçu sadece Hitler’e yükleme çabasıdır.
20. yüzyılın başında neredeyse tüm dünyaya hakim olan diktatörler, günümüzde niçin sadece Ortadoğu ve gelişmemiş ülkelerde hüküm sürebiliyor.
Çünkü tek adamlar, diktatörler ancak gelişmemiş toplumlarda yancı bulabiliyor.
İnsan beşerdir, şaşabilir. Hele tüm yetkiyi tek başına elinde bulunduran kişilerin hata yapma ihtimali normal insanlardan bile çok fazladır.
Özellikle devlet yönetiminde, yetkili kişi hata yaptığı zaman, diğer kurumların aynı hatayı tekrarlamaması, tek kişinin günahına ortak olmaması lazım.
Tek kişi yanlış yaptığı zaman, yanındaki kişiler inatla yanlışta direnirlerse, yanlışı bile bile yaparlarsa, hatta yanlışa kendi kafalarına göre bahane uydururlarsa…
Sadece yetkili makamda olanlar değil, toplumun diğer kesimleri de yanlışı doğruyu ayırt etmeyip tek adamın bütün isteklerine evet derlerse, alkışlarlarsa…
Basını, bilim adamları, düşünürleri tek adama her şart altıda destek verirse…
Sivil toplum örgütleri tek adamdan yana tavır alırlarsa…
Korku düzeni egemen olur, farklı fikirde olanlar siner, düşüncelerini açıklayamaz.
Aslında belli bir kesim ne olup bittiğini bilir ama korkudan kimse sesini çıkaramaz.
Suç sadece tek adamda veya yönetimde değildir.
Destekçileri, yancıları tek adamdan daha fazla suçludur.
*****
Mezarcı
Diktatör bir akşam meyhaneden içeri girer. Etrafı gözetler. Hafif içkili bir sarhoşun yanına oturur. Havadan sudan konuşurlarken sorar:
- Böyle her gün içmek için ne kadar kazanıyorsun?
Sarhoş:
- Günde 2 bin.
- Peki kemerleri biraz sıkalım diye ücretleri azaltıp, koşulları ağırlaştırsak, ne kadar kazanırsın?
- 4 bin.
- Peki biraz daha sıkarsak kemerleri?
- O zaman 5 bine para demem.
Diktatör kızar:
- Bu ne biçim iş. Köküne kadar sıkarsak?
- O zaman muhakkak 10 bin kazanırım.
Diktatör şaşırmıştır. Adamın ne iş yaptığını çok merak etmiştir. Sorar:
- Şeytan mısın nesin, ne iş yapıyorsun?
- Mezarcıyım!
*****
TEBESSÜM
Müze
İlkokul birinci sınıf öğrencileri, gezi için müzeye giderler. Müzeyi gezerken öğrencilerden Temel, padişah koltuğuna oturur. Müze görevlisi, Temel’i uyarır:
- Kalk evladım, orası padişah koltuğu…
Temel gayet sakin cevap verir:
- Padişah gelince kalkarım.
*****
GÜNÜN SÖZÜ
Suçu toplum hazırlar, suçlu işler.
Buckle