Sevgili yolcu;
‘’Bir insanı al, onu çöz çöz çocuk olsun’’ der Sezai Karakoç. Bu güzel, anlamlı ifade; çocuk olmanın ayrıcalık olduğunu düşündürüyor belki de değil mi?
Bugün yolculuğumuzda bir çocuğun ihtiyaçları üzerine biraz sohbet edelim seninle.
Çocuk, sevilme ihtiyacı duyar. Başta anne, baba ve diğer aile bireyleri olmak üzere, herkes tarafından sevilmek ister. Bu sevgi onun kendini gerekli ve önemli bir varlık olarak görmesini sağlar. Hiçbir gerekçe bu ihtiyacın göz ardı edilmesini haklı kılmaz.
Çocuk kendini ifade etmek ister. Susturmak, konuşturmamak, söz ve savunma hakkı vermemek bu ihtiyacın köreltilmesi demektir. Yaramazlık yaptığında, uyumsuzluk gösterdiğinde onu dinlemek, herhangi bir şeyi kırdığında ona savunma hakkı vermek önemlidir. Çocuk böylece kendisine değer verildiğini anlar.
Çocuk oyun oynamak ister. Oyun alanını ve oyun süresini daraltmak çocuğu sıkar. Ancak oyun zamanı programlanabilir. ‘’Ya ders ya oyun’’ seçenekleriyle karşı karşıya bırakılan çocuk doğal olarak dersi değil, oyun tercih edecektir. Dersi oyunun engelleyicisi olarak gördüğü için de ders çalışmaktan soğuyacaktır. Öyleyse dersle oyun dönüşümlü ya da birbirini tamamlayan etkinlikler olarak planlanabilir.
Çocuk, çocukluğunu yaşamak ister. Çocuğu hem zihnen hem de davranış bakımından erken olgunlaştırmaya çalışmak doğru değildir. Beş yaşındaki bir çocuk, beş yaşındaki çocukların davranış örneklerini sergileyecektir. Ondan on yaşındaki bir çocuğun anlayış düzeyini beklemek haksızlık olur değil mi? Hele hele yirmi beş yaşındaki bir yetişkinin davranış modelini göstermesini ummak büsbütün üzerine düşünülecek bir durum olur.
Çocuk dış dünyayı tanımak ister. Doğaya açılmak; toprağı, ağacı ve çiçeği dokunarak bilmek ister. Ailenin aşırı korumacı tavrıyla çocuğu toprakla oynamaktan, ağaca tırmanmaktan alıkoyması bu isteğin karşılıksız kalması demektir.
Çocuk tek başına bazı etkinlikleri gerçekleştirdiğinin görülmesini ve takdir edilmesini ister. Koltuğa çıkıp atlayan çocuk, kendine göre çok büyük iş yapmıştır. Bu, onun için inanılmaz bir başarıdır. Bunun ebeveyni tarafından ‘’Çıktın ve atlatın!’’ şeklinde takdir edilmesi, çocukta özgüven duygusunu geliştirir. Kaldırımda yürürken ebeveyninin elini tutmaya çocuk, tek başına yürüyebilecek yeterliliğe ulaştığının fark edilmesini ister. Beklediği sadece bir destektir.
‘’Ben dünyadan bihaber çocuğum. Kayıp zıpzıplarımı arıyorum.’’ Diyor Cahit Sıtkı Tarancı.
Peki, sen nasıl bir çocuktun? Nasıl bir ebeveyne dönüştün?
Bugün karakterini şekillendiren çocukluğun hakkında yorumlar kısmında paylaşabilirsin. Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kal.