Son günlerde “Papazlar, hahamlar, patrikler eleştirilmiyor, ama Diyanet’e, imamlara, Kur’an eğitimine dil uzatanları çok görürsünüz. Türkiye’de din düşmanlığı yok, İslâm düşmanlığı var” diye yakınmaları duymuşsunuzdur.

Aslında yakınmadan çok öfke ve kinin dışa vurumu, eleştiriye tahammülsüzlüğün delili…

Bir müslümanın papazlarla, hahamlarla ne işi olur ki, onları eleştirsin. Papazların, hahamların yaptıkları ters işler varsa, onlara inananların sorunu… Bizi ilgilendirmez ki…

İşin özü itaat kültürünün yaygınlaşması hedefleniyor, ne olursa olsun eleştirmeyin, karşı çıkmayın, sorgulamayın denilmek isteniyor.

Tabii ki hakarete varan belden aşağı sözlere şiddetle karşı çıkmalı, tepki göstermeli… Sadece Diyanet’e veya imamlara yapıldığı zaman değil, her kim olursa olsun hakaret içerikli yorum ve eleştiri yapıldığında karşı çıkmalı…

Gerektiğinde tabii ki eleştirmeli, yanlışları söylemeli ki, yapanların yanına kâr kalmasın.

Öyle şeyler oluyor ki eleştirmemek, suskun kalmak insanın canını yakıyor.

Camide mevlit okutmak istiyorsunuz, olmadık gerekçelerle izin verilmiyor.

Bir kişi vefat eden kızı için camide hatim okutmak istiyor, bu kez de “Cami tadilatta” diye izin çıkmıyor.

Eskiden hatim veya mevlit okutmak için hiç kimseden izin almak gerekmiyordu, herkes camide okutabiliyordu.

Şimdi mevlit veya hatim okutmak isteyenler niçin müftülükten izin almak zorunda?

Taksim meydanında miting mi düzenlenecek ki izin zorunlu tutuluyor…

Müftülükten izne gerek duyulmadan imamlar bu işi organize eder, isteyen mevlit, isteyen de hatim okutur. Sonuçta herkes ibadet edecek.

Camiler, Allah’ın evi değil mi, hangi kafayla camide hatim okutmak isteyene izin şartı koşuluyor, anlamak mümkün değil.

Denebilir ki, cami tadilatta olduğu için müftülük izin vermedi…

İyi de hatim okutmak isteyen, caminin tadilatta olup olmadığını görmüyor mü ki kapalı yer için izin istesin…

Bir yandan caminin içinde pastalı kutlamalı nikah kıyılmasına izin verecekseniz, diğer yandan mevlit okutmak isteyene olmaz diyeceksiniz.

İşinize gelince kapıyı sonuna kadar açıyorsunuz, işinize gelmeyince elli çeşit bahane uyduruyorsunuz.

Emin olun, kilisede hatim okutmak isteseniz bütün kapılar sonuna kadar açılırdı…

Aynı camide, aynı safta namaz kılan müslümanları bile böldünüz…

Eleştirilince de “Bu ülkede İslâm düşmanlığı var” diye tepki gösteriyorsunuz.

İslâm’a düşmanlık yok, dini kendi çıkarları için kullanmak isteyenlere öfke var…

*****

Yağmur duası

Kurak geçen bir yaz mevsiminde cemaat Cuma namazını kıldıktan sonra cami imamı ile beraber kurumaya yüz tutmuş mahsulleri kurtarma ümidiyle bozkıra yağmur duasına çıkar...

Hacet namazları kılınır, dualar edilir, kurbanlar kesilir ama gökyüzünden tek damla yağmur düşmez! Cemaat boynu bükük tekrar kasabaya geri döner.

Aradan birkaç gün geçer ve bir Allah dostunun yolu kasabaya düşer...

Kasaba halkı Allah dostunun kasabaya gelişini fırsata çevirmek ister. Yanına giderek kendileri için yağmur duasına çıkmasını rica ederler. Ancak bu veli yağmur duası yerine kasabayı beraber gezmeyi önerir halka...

Birlikte sokakları ve evleri dolaşmaya başlarlar...

Üç beş evi dolaştıktan sonra damı çökük kapısı kırık bir eve rastlarlar, veli kapıdan içeri doğru seslenip hane halkını dışarıya çağırır...

İçerden orta yaşlarda üzerindeki kıyafetleri yamalı bir kadın ve iki kız çocuğu çıkar...

Allah dostu hâl hatır sorduktan sonra evin beyinin kalp krizi geçirip erken yaşta öldüğünü, kadının da iki yetim kızıyla yalnız başına kaldığını öğrenir...

Allah dostu kadın ile hasbihal ettikten sonra küçük kızlara kendisinden istekleri olup olmadığını sorunca; kızlardan birisi çatıları için kiremit, diğeri de kendisi için yeni bir ayakkabı ister...

Allah dostu hemen yanındaki cemaate evin damı için kiremit ve diğer kız için ayakkabı alınmasını buyurur...

Kiremitler ve ayakkabılar geldikten sonra Allah dostu küçük kızlara “En çok ne için dua edersiniz, söyleyin bakalım dedenize” diye sorar.

Kızlardan birisi, “Yağmur yağdığında damımız eski olduğu için evimiz ıslanmasın diye Allah’tan yağmur yağdırmamasını isterim hep” der...

Diğer kız ise “Ben de eski ayakkabım delik, ayaklarım yağmurlu havalarda ıslanıyor diye Allah’tan yağmur yağdırmamasını istiyorum hep” diye cevap verir...

Allah dostu bu sözlerden sonra yanındaki cemaate dönerek, “Sadece Allah’ın kudretinde olan bir duayı etmeden önce; kendi kudretinizle birinin duasını yerine getirmediğiniz sürece duanız kabul olmaz ey cemaat” diyerek nasihat eder...

*****

TEBESSÜM

Oruç

Adamın birine sormuşlar:

- Bu Ramazan kaç gün oruç tuttun?

- Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim!

Orada bulunan Bektaşi’ye aynı soru sorunca, Bektaşi hiç istifini bozmadan cevap vermiş:

- Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!

*****

GÜNÜN SÖZÜ

Kendi kalbinden emin olan, başkasının şüphesinden rahatsız olmaz.

Sadi Şirazi