Henüz mektepliler yetişmemişlerdi. Bizler, folklor araştırmacılığının heyecanı ile bizden öncekileri de örnek alarak, yeni yeni derleme ve arayışlar içinde olurduk. TRT’ de metinlerini yazdığım “Folklor Penceresi” programını sonradan kitap haline getirmiştim. O kitapta geniş geniş “Annelik ve Doğum Folkloru”nu anlatmıştım.

İki gündür sürdürdüğüm Anneler gününe ilişkin yazılarımı, annelik folklorundan birkaç satır başı ile bitirelim:

Gerçek olduğunu iddia edemem ama, çocuğu olmamış kimselerin merhametli olmayacağı şeklinde bir halk inanışımız var. Bir başka inanış da, çocuksuz kadınların nazarlarının değdiğiydi.  Yeni doğmuş bebek bu kadınların kucağına verilmez. Yurdumuzun bazı yerlerinde kadınların fazla doğum yapması ayıp sayılmış, bazı yerlerde de "Anası belli babası belli. Çocuk Allah vergisi… "denilmiş.

 Folklorik tıpta gebeliğin pratik bulguları vardı:

Gebenin kirpikleri uzar, uzayan kirpikler ikişer, üçer birleşerek top top olur. Gözlerin etrafı halka halka olur. Bazı gebelerde de tam tersi, kirpik ve kaş dökülür. Kadının yüzüne sis ve lekeler gelir. Vücut ifrazatı, tükürük ve idrarda çoğalma görülür. Gebenin dudakları genişler, kalçaları büyür, yaylanarak yürüme görülür.

Göğüs büyür, ucu koyu renk alır, vücudun ısısı yükselir, ağız tadı kaçar. Çok uykusu gelir. Gebelikte en önemli değişiklik aşermedir, denilebilir.

Aşerme, gebelikten önce zevkle yenilen içilen yiyeceklere tiksinme, bazı yiyecek ve içeceklere karşı da aşırı istek duyma şeklinde tanımlanabilir. Bir kısım gebelerin fazla uyumalarına halk dilinde "uykuya aşeriyor" denilir.

Aşermeye bazı yerlerde aşyerme, bazı yerlerde de aşverme denildiği de görülmektedir.

Aşeren kadına istediği yiyeceği vermek sevap olarak kabul edilmiş. Aşeren kadın istediği yiyeceği yemezse çocuğunun şaşı, sakat, unutkan veya aptal olacağına inanılıyor. Aşeren kadın kendine ait olmayan yiyeceği yerse çocuğunun hırsız olacağına, aşeren kadın fazla bulantılı ise, çocuğunun saçının çok olacağına, aşeren kadının ayvaya aş ermesi halinde çocuğunun alim, okumuş olacağına, kadın tatlıya aşererse, çocuğunun oğlan, ekşiye eşerlerse kız olacağına inanılmış.

Aşerme ile ilgili türlü rivayetler de anlatılır. Yurdumuzun dört bir yanında. Aşeren bir kadın komşusunun ağacından habersiz nar almış yemiş. Buna sinirlenen kardeşi kadını öldürmüş. Ölünün karnı açılıp bakıldığında nar tanelerinin çocuğun karnında olduğu görülmüş.

Bir başka rivayete göre, aşeren kadın bakkaldaki portakalı alarak yakasından çıkardığı iğne ile delmiş, suyunu emmiş. Doğurduğu çocuk elindeki sivri şişle su taşıyanların tulumlarını delmeye başlamış. Bu durumdan canı yananlar annesine: "Sen ne yaptın da bu çocuk böyle oldu" diye sorunca, aşererken yaptığı haksızlığı ve hatayı anlatmış.

Gebe kadın, çocuğunu anne karnında ilk oynamasında kime ve neye bakarsa çocuk ona benzer diye inanılır. Bunun için sakat ve çirkin kimselere baktırılmaz.

Yine çocuğun anne karnında ilk oynamasında gebe kelleye bakarsa, çocuğun gözleri çekik, yüzü korkunç olur. Ayıya bakarsa, çocuğun kıllı, ölüye bakarsa benzinin sarı, eşeğe bakarsa kulağının uzun, tavşan görürse dudağının yırtık, balık yer ve balık temizlerse ağzının balık gibi olacağına inanılmış.

Gebe tavuk eti yerse, çocuğun göğüs kemiğinin tavuk göğsüne, derisinin tavuk derisine benzeyeceği, gebe kavurma yerse çocuğun bir yerde durmayacağı, turşu yerse titiz ve afacan olacağı söylenir.    

Gebeliğini saklayan kadının çocuğunun dilsiz, gebelik sırasında saçını keserse ömrünün azalacağı anlatıla gelmiş.

Halk inanışlarına göre, çocuk ana karnında ilk oynadığı zaman kadın aynaya bakarsa veya nar tanelerini düşürmeden ayna ya bakarak yerse çocuğun güzel, çocuğun anne karnında ilk oynamasında anneye elma yedirilirse çocuğun kırmızı yanaklı, limon portakal yerse sarışın olacağını biliyor musunuz?